Rekabet ve işbirliği gibi, bencillik ve sosyallik gibi, çekişme ve uyum gibi birbiriyle çelişen toplumsal eğilimler için de geçerlidir bu. Herkes belli bir ortalama etrafında dengelenmiştir. Bencillik kaçınılmaz ve gereklidir ama bir noktaya kadar. İnsan doğasına Janus başı derken kastettiğim buydu: Kendi çıkarlarımızı düşünme ve iyi geçinme ihtiyacı gibi karşıt güçlerin ürünüyüz. Benim ikinciyi daha fazla vurgulamamın sebebi, geleneksel olarak hep birincinin vurgulanması. İkisi de birbiriyle yakinen bağlantılı ve hayatta kalmaya katkıları var. Bir kavgadan sonra uzlaşmak gibi barışı mümkün kılan özellikler bile çatışmanın yokluğunda asla gelişemezlerdi. İki kutuplu bir dünyada her özellik zıttına işaret eder. (...) İnsan doğası da esasen çokboyutludur ve aynı şey şempanze ve bonobo doğası için de geçerlidir. Şempanzelerin doğası daha şiddete meyilli, bonobolarınki daha barışçıl olsa da şempanzeler çatışma çözebilir, bonobolar da rekabet edebilir. Aslında şempanzelerin bariz şiddet eğilimi düşünüldüğünde barışmayı bilmeleri daha da etkileyicidir. İki maymun da her iki eğilimi birden taşır ama farklı bir dengeye ulaşmışlardır. Hem şempanzelere nazaran daha sistematik bir gaddarlığımız olduğundan hem de bonobolara nazaran daha empatik olduğumuzdan, en iki kutuplu maymun biziz. Toplumlarımız asla tümüyle barışçıl, tümüyle rekabetçi değildir, safi bencillikle ya da mükemmel bir ahlakla yönetilmezler. Doğada saf durumlar yoktur. İnsan toplumu için doğru olan insan doğası için de doğrudur. Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir -bazen aynı insanda. Çelişkilerle doluyuzdur ama çoğu ehlileşmiştir.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?