Neo-ateistlerin yaptığı gibi tek önemli şeyin ampirik gerçeklik olduğunda, olguların inançlardan üstün olduğunda ısrar etmek, insanlığı umut ve hayallerinden de mahrum bırakmak anlamına gelir. Hayal gücümüzü çevremizdeki her şeye yansıtırız. Sinema, tiyatro, opera, edebiyat, sanal gerçeklik ve evet din alanında yaparız bunu. Neo-ateistler, sinemanın kapısında durup Leonardo Di Caprio'nun Titanic'le birlikte batmadığını söyleyen insanlara benzer. (...) Din bu kadar yaygın olduğuna göre neden geliştiğini sormak gerekir. Biyologlar daima hayatta kalma değeri üzerine kafa yorar. Din insanlara nasıl bir üstünlük sağlamış olabilir? (...) Asıl mesele, ister Tanrı adına olsun, ister onun varlığını reddetmek adına olsun, insanların inanılmaz zalimliğe muktedir olmalarıdır. (...) Bir dini paylaşmak emniyet duygusunu büyük ölçüde artırır. Birlikte dua etmek, aynı törenlere katılmak gibi eş güdümlü ibadetlerin insanları birbirine bağladığını biliyoruz. Primatlarda, birlikte hareket etmenin ilişkiyi iyileştirmesi ilkesiyle bağlantılı bir durum bu; onları taklit eden insanları tercih eden maymunlardan, takım halinde idman yapınca fiziksel direnç (mesela daha düşük bir acı eşiği) geliştiren kürekçilere kadar sayısız örnekler var. Birlikte bir eylemde bulunmak endorfın salgılanmasını tetikleyebilir, tıpkı birlikte gülmek benzeri bağ kurma mekanizmalarının yaptığı gibi. Eşzamanlılığın bu olumlu etkileri, dinlerin bağlayıcı etkisini ve sosyal istikrarı güçlendirmesini açıklamaya yardımcı olabilir. Durkheim, kendini bir dine ait hissetmenin getirdiği yararlara seküler fayda adını vermiştir. Din kadar yaygın ve yerleşik bir şeyin mutlaka bir amaca hizmet etmesi gerektiğine inanır; yüce bir amaca değil, toplumsal bir amaca.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?