Müslüman feraset sahibidir kardeşim! Hani cimri bir herifin acayip bir karpuz tarlası varmış; büyük, geniş bir tarla, yüzlerce karpuz... Tarlanın sahibi; değil garibanlara bedava vermek, cimriliğinden, mümkün olsa, kurdu kuşu bile sokmayacakmış tarlaya, o derece... O yörenin gençleri de bu cimri heriften intikam alırcasına, bekçilerin görmediği yerden her gece tarlaya dalar, karpuzları bir güzel afiyetle mideye indirdikten sonra, herifin kalbine insin diye, içi oyulmuş yeşil kabukları kayık gibi bırakıp giderlermiş... Bir olmuş, iki olmuş... Tarla sahibi çaresizlikten cinnet geçirmek üzereyken, günün birinde, aklına bir cinlik gelmiş: Bir karton parçasına kocaman bir yazı yazıp tarlanın en görünen yerine asmış: Bu tarladaki karpuzlardan birini zehirledim! Ertesi ziyaretlerinde tarlanın ortasındaki yazıyı okuyan yöre gençlerinin içine düşmüş bir şüphe: Ulan şu mu zehirli yoksa bu mu? Öteki mi, beriki mi? Ya şunu zehirlediyse? Ya buna zehir akıttıysa? Şüphe bu; bitirir adamı! Hâsılı, o kırmızı, sulu, şekerli şerbetli, iri yarı, güzelim karpuzlardan hiçbirisini yiyemeden terk edip gitmişler tarlayı. Hasis çiftçi, sabah olunca tarlasına gelip de tek bir karpuzun bile eksilmediğini, ortalıkta içi oyulmuş yeşil karpuz kabukları rüzgârdan kayık gibi sallanmadığını görünce, oh demiş, bu iş tamam, kurtuldum! Fakat ertesi sabah, bulduğu çözümden duyduğu gururla tarlasına girdiğinde, gençlerin kocaman bir kartona yazmış oldukları yazıyı okumuş da hayatı kararmış hasis karpuzcunun. Uyanık gençler, kendilerine yâr olmayan karpuzları o cimri herife de yâr etmeyecek bir formül bulmuşlarmış. Kartonda şöyle yazıyormuş: Biz de bu tarladaki karpuzlardan birini zehirledik! Gördün mü sen şimdi! Şüphe denen zehir, karpuzları ne gençlere ne de tarlanın sahibine yâr etmiş. Onlar erememiş muratlarına; ama biz çıkalım kerevetlerine: Teşbihte hata olmaz: oryantalistler, hadisler hakkında ümmete öyle bir şüphe zehri akıttılar ki, ancak kalb-i selim sahipleri masun kalabiliyor. Zamanında, Aliyyü'l Kâri şerhiyle, İmam-ı Azam efendimize ait Fıkh-ı Ekber adlı eserde, şöyle bir bölüm okumuştum: Bir kimse bir hadisi reddederse, âlimlerin bir kısmi bu adamın kâfir olacağına hükmetmişlerdir. Başka âlimler ise, eğer o hadis mütevatir ise, reddedenin o zaman kâfir olacağına hükmetmişlerdir. Ben de derim ki doğrusu budur. Ancak, bir kimse (mütevatir olmayıp) tek yolla gelen bir hadisi, hakaret ve alay yollu inkâr ederek (böyle de hadis olur mu, dercesine) redde-derse, o takdirde o kimse de kâfir olur.
Diğer Ömer Faruk Dönmez Sözleri ve Alıntıları
- Dünya sahtekarlarla doludur azizim; insanlar samimi değildir, herkes birbirini kırar, incitir. Bizim o koca koca kitapları devirmemiz, iki satır samimiyet bulabilmek içindir...
- " 'Hamile bayan' demenize gerek yok; hamileyse zaten bayandır."
- "Dışarıda acı vardı anne. Hüzün vardı."
- "Zira aşktır insanın en feci takıntısı."
- "Kalıcı değilim zaten, şu dünyada biraz dinlenip gideceğim."
- Dünya sahtekarlarla doludur azizim; insanlar samimi değildir, herkes birbirini kırar, incitir. Bizim o koca koca kitapları devirmemiz, iki satır samimiyet bulabilmek içindir...
- " 'Hamile bayan' demenize gerek yok; hamileyse zaten bayandır."
- "Dışarıda acı vardı anne. Hüzün vardı."
- "Zira aşktır insanın en feci takıntısı."
- "Kalıcı değilim zaten, şu dünyada biraz dinlenip gideceğim."