Mükemmel bir felsefe öğretmenim olmuştu, Todor Vianu (birkaç yıl önce, UNESCO'da Romanya temsilcisiyken öldü); özellikle Alman filozofları ve estetikçileri okuyordum: Georg Simmel, Wöfflin, Worringer. Benim için hala en büyüklerinden biri Georg Simmel'dir. Ernst Bloch da, Georg Lukacs da ona ne çok şey borçlu olduklarını yeterince kabul etmemişlerdir. * * * Devlet çabucak bir aydın tabakası oluşturmak istiyordu, Bükreş'te elli bin üniversite öğrencisi vardı. Diplomalarıyla köylere dönüyor, ellerini hiçbir şeyle kirletmek istemiyor ve can sıkıntısıyla ümitsizliğe gömülüyorlardı. * * * Babam papazdı. Macar Transilvanyası'ndaki Rumen aydınların önünde başka bir meslek olanağı pek yoktu. Papaz çocuğu olan Rumen aydını sayısının ne kadar fazla olduğunu bugün bile görebilirsiniz. * * * - Sizin mistisizime olan eğiliminiz, dünyadan nefretiniz, acaba Ortodoksluk geleneğinden mi geliyor? - Bu eğilimimin, daha ziyade, Katharların ataları olan Bogomiller'in gnostik tarikatiyle akrabalığı var; etkileri özellikle Bulgaristan'da çok büyüktü. Çocukluğum sırasında şedit bir ateydim, ki bu dediğim bile az kalır. Yemek duası yapılırken, anında masadan kalkar giderdim. Bununla birlikte, kendimi Rumen halkının derin inancına yakın hissediyorum; bu inanca göre yaratılış ve günah bir ve aynı şeydir. Balkan kültürünün büyük bölümünde, yaratılış durmadan suçlanmıştır. Yunan trajedisi nedir ki? Koronun, yani halkın, sürekli kaderden şikayet edişi değilse... Kaldı ki Dionysos da Trakya'dan geliyordu. * * * Aynı zamanda, muhafaza ettiğim ve kendime karşı çevirdiğim bir hayatdoluluğum vardı. Az çok bezgin olmak değildir söz konusu olan; aşırılık derecesinde bir melankoli, aşırı bir hüzün gereklidir. İşte o zaman kurtarıcı bir biyolojik tepki oluşur. Dehşet ile vecd arasındaki etkin bir hüznü icra ediyorum. * * * - Geçinmek için ne yapıyorsunuz? - Kırk yaşında hala Sorbonne'a kayıtlıydım, öğrenci kantininde yiyordum ve bunun ömrümün sonuna kadar böyle sürmesini ümit ediyordum. Sonra, yirmi yedi yaşını geçenlerin okula kayıtlı olmasını yasaklayan bir kanun çıktı ve beni bu cennetten kovdu. (Yaratılış ve günah, bir ve aynı şeydir bölümü)
Diğer Emil Michel Cioran Sözleri ve Alıntıları
- Hiçlik karşısında her kelimeyle bir zafer kazansak bile, onun zorbalığına daha da fazla maruz kalmamıza yol açar bu. Etrafımıza saçtığımız kelimeler oranında ölürüz... Konuşulanların sırrı yoktur. Ve hepimiz konuşuyoruz. Kendimize ihanet eder, kalbimizi teşhir ederiz; her birimiz dile gelmezliğin celladıyızdır; her birimiz sırları, en başta da kendi sırlarımızı yok etmek için yırtınırız.
- Hiçlik karşısında her kelimeyle bir zafer kazansak bile, onun zorbalığına daha da fazla maruz kalmamıza yol açar bu. Etrafımıza saçtığımız kelimeler oranında ölürüz... Konuşulanların sırrı yoktur. Ve hepimiz konuşuyoruz. Kendimize ihanet eder, kalbimizi teşhir ederiz; her birimiz dile gelmezliğin celladıyızdır; her birimiz sırları, en başta da kendi sırlarımızı yok etmek için yırtınırız.
- Eğer dünyadaki konumumuzu doğru olarak anlayabilseydik; eğer kıyaslamak, yaşamaktan ayrılmaz olsaydı, mevcudiyetimizin ufaklığının açığa çıkması bizi ezerdi. Ama yaşamak kendi boyutlarına karşı körleşmektir.
- Bütün cinayetlerin sorumluluğu tapma gücündedir: Bir tanrıyı yakışıksızca seven kişi, başkalarını da onu sevmeye zorlar, buna razı olmazlarsa onları yok etmeye de hazırdır. Hiçbir hoşgörüsüzlük, ideolojik taviz vermezlik veya din yayıcılığı yoktur ki, şevkin hayvani temelini açığa vurmasın.
- Hakikaten yalnız varlık, insanlar tarafından terk edilmiş olan değil insanlar arasında acı çekendir.
- Anlar birbirini izler: Bir kapsamları olduğu yanılsamasına, ya da bir anlamları olduğu hayaline kapılmak için hiçbir sebep yoktur; cereyan ederler; seyirleri bizim seyrimiz değildir; sersem bir algıya hapsolmuş bir şekilde akışını seyre dalarız onların.
Zaman boşluğunun önünde yürek boşluğu: Karşı karşıya, birbirlerine yokluklarını yansıtan iki ayna, aynı hiçlik görüntüsü... Hayalperest bir budalalığın etkisi altındaymış gibi, her şey aynı seviyeye gelir: Artık doruklar da yoktur, uçurumlar da... Yalanlardaki şiir, bir muammanın dürtüsü artık nerede keşfedilir? - Cani özgürlüğünü sınırsız bir şekilde kullanır ve gücünün fikrine karşı koyamaz. Başkalarının hayatına son verme konusunda, o da her birimizle aynı düzeydedir. Eğer düşüncede öldürdüklerimiz hakikaten yok olsalardı, yeryüzünde kimse kalmazdı. İçimizde çekingen bir cellat, hayata geçmemiş bir katil taşırız. İnsan öldürme eğilimlerini kendilerine itiraf etme cüreti olmayanlar da cinayetlerini rüyalarında işlerler, kabuslarını cesetlerle doldururlar.
- İnsan kendini Şeytan'da çok fazla bulduğu için O'na tapamaz; ondan bilerek nefret eder; kendinden yüz çevirir ve Tanrı'nın yoksul vasıflarını ayakta tutar.
- Etrafımıza saçtığımız kelimeler oranında ölürüz. Konuşanların sırrı yoktur. Ve hepimiz konuşuruz. Kendimize ihanet eder, kalbimizi teşhir ederiz; her birimiz dile gelmezliğin celladıyızdır; her birimiz sırları, en başta da kendi sırlarımızı yok etmek için yırtınırız.
- Günlere tutunuyoruz, çünkü ölme arzusu fazla mantıksaldır, bundan dolayı da işe yaramazdır.