Mirac seven ile sevilenin vuslatıydı. Taif'te kalbi kırılan cana, Cânân'ın lütuf ve ihsanıydı. Ama anlamadığım oydu ki, bir âşık, mâşuka varınca neden geri dönsündü? Sevgilinin kapısına erişince geri dönmek âşıklığı zedelemez miydi? Gaye, sevgiliye varmak ise, vuslattan sonra hasreti kim isterdi? Ama gülüm istemişti. Bütün salih kardeşlerini, Cebrail'i, kendi hamuru olan nuru, kısaca öz vatanı bırakıp yeniden gurbete gelmişti? Düşündüm ve onun bütün insanlardan ve diğer nebilerden neden daha üstün olduğunu anladım. O, garipler garibi arkadaşları için Sevgili'den ayrılmıştı. O inananlarını ateşten korumak için kendini yeniden Kureyş ateşlerinin içine atmıştı. O vahyi tamamlamak, sözü mühürlemek üzere ülvi âlemden süfli âleme tenezzül buyurmuş, ümmeti için yapabileceği en büyük fedakârlığı yapmıştı. Üstelik paha biçilmez bir hediye getirerek. Öyle bir hediye ki hakiki Sevgili'nin aşkıyla bütün arkadaşlarına tek tek yanma fırsatı sunuyor, o aşkın alınlarında nur olarak parlamasına zemin hazırlıyor, günde beş kez Sevgili'yle buluşma imkânı tanıyordu. Hangi yüce sevgili günde beş kez aşığına buluşma vaat eder ki?
Diğer İskender Pala Sözleri ve Alıntıları
- "Bir şeyi çok umut etmek, umuda köle olmaktır."
- Ve unutma, her şafak, elinde fenerle gelen bir hırsız gibidir, ömürleri çalıp götürür. Uyanık dur!.
- Burası kalbinin en değerli yeridir. Burada siyah bir nokta vardır. Canın canı, sevenin cananı buradadır. O nokta, kurumuş bir damla kandan ibarettir. Adına sevda denir, siyaha çalan rengi yüzünden ona sevda derler. Bütün tecelli denizleri, bütün aşk ve ihtiras fırtınaları işte o bir damla kanın içinde dalgalanıp çırpınır. Aşırı sevgi bu damlayı tahrip edip dağıtırsa parçaları bütün vücuda dağılır.
- Ve unutma, her şafak, elinde fenerle gelen bir hırsız gibidir, ömürleri çalıp götürür. Uyanık dur!.
- "Ey yolcu, sevgiye yürü,ta ki hakikate eresin!"
- Sebep neydi, bütün varlığımın kendisiyle ayakta durduğunu bildiğim, hayatımın en değerli parçasıyla bir göz yumup açıncaya kadar neden ayrılıvermiştik?
- Hatıraları unutmak olanaksızsa; hatıralarda unutulmak kader olur.
- Ecel geldiğinde terk edecek ne kadar az şey var ise "Lebbeyk" diyerek ölüme o derece çok kucak açılabilir.
Varlığınız çoğaldığı oranda onu hayır yolunda azaltınız ki yolculuklarınız kolay olsun!...
Çokluğun derdi elbet çok olur; yokluk kapısında nefis de yok olur.
Yunus ne güzel söylemiş: "Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı" - Her şey zıddıyla kaimdir, o halde varlık da elbette yoklukla ölçülecektir.
Varlık çoğaldıkça burada keder, ötede sorgu çoğalacak; varlıktan geçtikçe keder de sual de yok olacaktır.
Fuzulî Mecnun'u Hakk'a erdirirken ona şöyle dedirtir:
Kurtar beni ıztırâb-ı gâmdan
Ver müjde vücûduma ademden
--------------------------
Gerçek mutluluk için arada sırada kederlenmek, hayatın hasılatını toplamak adına zaman zaman azaba uğramak, zorluklara maruz kalmak...
Ezel ile ebed arasında nefis ile ruhun, günah ile sevabın amansız mücadelesi...
İşte yolcunun asıl kimliğini oluşturan, hayat kütüğüne ne sıfatla kaydolunacağını gösteren mihenk... - Kimisi bilmem der, bilir; kimisi bilir bilmezlenir. Kimisi bilmediğini bilmez, bilirim der; kimisi bildiğini bilmiyor zanneder. Bilmemeyi bilmekle, bildiğini bilmemek aynı değildir. Kurtulanlar, bilmediğini bilenlerle bildiğini bilmeyenlerdir. Onlar birbirini bilir, birbirinden bilir, birbiriyle bilir. Ben dahi bildim, çünkü aşk işinde âşıkın mâşuka vuslatı cümle âşıklara âşikâr olur.