Memleketimde yazın birkaç ay gittiğimiz yaylada - AlıntıSöz

Memleketimde yazın birkaç ay gittiğimiz yaylada yabani armutlar vardı. Sık fidanlıklar gibi orada burada kendi başına gelişirdi bunlar. Bunlara çeşitli armutlardan kesilen çubuklarla aşı yapılırdı. Böylece, seyreltilerek aşılanan bu yabani armutlar, aradan bir iki yıl geçince serpilir ve meyve vermeye başlardı. Gövdeleri de, daha küçücükken aşılandığı için, gerçek bir armut görünümü alırdı.
Yetişkin armutlara başka cins aşılandığı da olurdu. İşte o zaman şaşırtıcı bir manzara çıkardı ortaya. Uzaktan bakmaya, bilinen yaygın armut ağacı sanılan ağaç, yakına gelindiğinde, aşılanan armut cinsi meyveler taşıyışı ile bizi şaşırtırdı. Bazen aynı ağacın, bir kısım dallarında bir cins, diğer dallarında başka bir cins armutla ortaya koyduğu şaşırtıcı görünüme bakar, insan müdahalesinin bu eserinden gizli bir rahatsızlık duyardık.
Milletler kendi kültürleriyle bağdaşan müzikler yapıyorlar. Dillerinin ses yapıları, edaları, mimikleriyle şekillenen bu müzikler, kendilerine has ritimleri, giysileri, müzik aletlerini ve icra biçimlerini ve hatta giderek dinleyicisini de birlikte getiriyor. Bir Hintlinin, Japonun, Türkün, Amerikalının (veya Batılının) müzik üretimleriyle, bunlarla ilgili bütün teferruatlar ayrı ayrı. Hepsi kendi mantığı içinde tutarlı. Uyumlu.
Bir ara taklitçiliğin onulmaz noktalara geldiği Arap ülkelerinden birine ait bir müzik topluluğunu izledim. Beş altı Arap delikanlı, boyunlarına astıkları gitarlarla pop müzik yapıyorlardı. Psikolojide kendiliğinden öğrenme dediğimiz olayla, pop müziğinin asıl sahipleri tarafından nasıl icra edildiğine dair bir bilgimiz, bir kulak bilgimiz mevcut. Arap popçularını izlerken bir tek şey hissettim: UTANÇ...
Bu topluluk, koca bir Arap milletinin, içinde İslamiyet'in zuhur ettiği ve Peygamberinin mensup olduğu şerefli ırkın, asırlık gövdesi üzerinde, dallardan birinde, müdahale ile meydana getirilmiş, uyumsuz, inkarcı, dejenere, arsız, bitmiş bir uzantıydı.
Müziği, resmi, sanatı, şiiri, modası... ile kendi ülkemi düşündüm. Farklı mı?
Koca asırlık bir gövde üzerinde yapma çiçekler, aşı meyveleri.
Bunların ta dipten sürmediği, sonradan aşılanan dalların meyveleri olduğu kesin. Ancak bu dallar kalınlaşıyor, teşvik görüyor ve gövdeyi kapayacak şekilde dışarıdan bakmaya yalnız kendileri görünecek şekilde ortalığı dolduruyorlar. Bu sebeple Anadolu'da başları örtülü, alınları secdeli anaların kız çocukları büyük şehirlere üniversiteye gittiklerinde, bir sömestr sonra boyanmaya başlıyor, yataklarına giriş saatleri uzuyor, diskoteklere gidiyorlar.
İstanbul'a okumaya gittikten bir iki sene sonra köyüne dönen oğul, hâlâ tarlasında çalışarak, nasırlı ellerinin kazancını kendine gönderen babasına, keçi dışkılarını göstererek;
-Şu kara kara şeyler ne acaba? diye sorunca, baba dayanamamış:
-Bre hayvan oğlum, bu keçi b.klarıyla bilye oynadığın günleri ne çabuk unuttun? demiş.
Gövde sonradan tutturulan aşıların gösterişli, küstah, himaye gören, meyveleri karşısında geriliyor. Ne var ki gövde kendi sürgünlerini de, yaşamak için güneşe doğru uzatıyor. Birinin gövdeden, ta dipten güç almayan, hayat suyunu dışardaki kaynaklarından sağlayan frapan varlığı, ötekinin sessiz fakat azimli yenilenişi, bütün alanlarda, özellikle düşünce ve sanat alanında, büyük rövanş için adım adım ilerliyor.

Diğer Cahit Zarifoğlu Sözleri ve Alıntıları