Maymun akrabalarımızla neleri paylaştığımıza bakacak olursak, en kolay kıyaslama erkek şempanzelerle insanlar arasında yapılabilir. Erkek şempanzeler birlikte avlanır, siyasi rakiplere karşı birleşir ve düşmanlık yapan komşulara karşı bölgelerini birlikte korurlar; aynı zamanda mevki için çekişir ve dişiler için rekabet ederler. Bağlanma ve rekabet arasındaki bu gerilim, spor takımları ve şirketlerdeki insan erkeklerinin iyi bildiği bir şeydir. Erkekler, takımlarının mağlup olmasını engellemek için birbirlerine ihtiyaç duyduklarında birbirleriyle yoğun rekabete girerler. Dilbilimci Deborah Tannen, You Just Don't Understand (Anlamıyorsun) kitabında, erkeklerin çatışmayı mevki müzakeresi için kullandıklarını, arkadaşlarıyla çekişmekten hoşlandıklarını yazmış. İşler fazla kızıştığında ya bir şaka ya da özürle durumu toparlıyorlar. Mesela işadamları, bir toplantıda dayılanıp bağırsalar da, tuvalet molası verildiğinde şakalaşıp gülüşerek ortamı yumuşatabiliyorlar. Çatışmayla işbirliği arasındaki bulanık çizgi (bir arkadaşla bir rakibi bambaşka iki şey olarak gören) kadınlar tarafından her zaman pek iyi anlaşılmaz ama altı erkek çocuktan oluşan bir ailede büyüdüğüm için bana çok doğal gelir. Şempanzelerin kavgalardan sonra nasıl barıştığıyla ilgilenmemin sebebi de, kısmen saldırganlığı özü itibariyle kötü bir şey olarak görmeyi reddetmemdir. Ancak çalışmalarımın başlangıcında hakim olan bakış açısı buydu. Saldırgan davranışlara eskiden asosyal bile denirdi. Ben buna anlam veremezdim. Anlaşmazlık ve kavgayı, ilişkiyi müzakere etmenin bir yolu olarak görürdüm ve ancak hiçbir ketleme olmadığında ya da sonrasında telafi gayreti olmadığında yıkıcı bulurdum. Şempanze erkekleri genelde iyi geçinir ve en büyük rakipleriyle bile birbirlerini uzun uzun tımar ederek gerilimi azaltmada dişilerden çok daha etkilidirler.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?