Mahpusluk eziyetli işti; koşullar ağır, infazl - AlıntıSöz

Mahpusluk eziyetli işti; koşullar ağır, infazlar uzundu. Ama üleşilen bir eziyetti bu... Koğuş kendi içinde yardımlaşır, yemek ortak pişirilir, ortadan yenirdi. Hasret bastı mı, voltada bir türküyle hüzün eritilir, dertler şaha kalktı mı, göğe doğru küfredilirdi. Denizler mavra, Mahirler maç yapardı. Savunmalar birlikte yazılır, birlikte tünel kazılır koğuşun mektupları arzuhalciliğe soyunan şairce kaleme alınırdı. Bu yüzden yazar için mahpus damı, aradığı konunun çizmeye çalıştığı karakterin ayağına geldiği bir insan madeniydi.Orada bulduğu cevheri hemen oracıkta işler, ondan şiir, roman, resim, öykü yapardı. Nazım'la aynı cezaevine düşen Orhan Kemal'in kaleminin nasıl yetkinleşip çoştuğunu düşünün. Birer edebiyat fakültesiydi cezaevleri... Nasıl askerlik yapmayana kız vermezlerse, hapis yatmayana da yazar demezlerdi. Eski zindanların duvarlarında bu toprakların büyük ustalarının sesi, izi, sözü vardı. Fakat... Gün geldi, devlet bunu fark etti. İçeri giren, daha donanımlı çıkıyordu dışarı... Tahliye değil, mezun oluyordu sanki, kariyerindeki bir eksiği tamamlamış gibi... Koğuş, bir ıslah alanı olmak şöyle dursun, bir eğitim merkezine dönüşüyordu. Bastırılmaya çalışılan isyanı hepten körüklüyordu. Artık kaba dayak, işkence, Filistin askısı da sökmüyordu. O halde tutsağı hizaya sokacak başka bir yol bulmak gerekiyordu. Tecridi keşfettiler. Koğuş sistemini yıkıp suçluyu küçük hücrelere tıktılar. Artık asıl işkence yalnız bırakmaktı. (Sayfa 155)

Diğer Can Dündar Sözleri ve Alıntıları