Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) Batı Avrupa'yla aynı yüzölçümüne sahip büyük bir ülke ve bonoboların doğal habitatı bu ülkenin sınırları içinde yer alıyor. 5000 ile 50.000 arası bir nüfusa sahip olduğu tahmin edilen bonoboların nesli tükeniyor. Bu rakamlardan daha büyük olanı bile bir stadyumun koltuk sayısından daha az. Ne yazık ki bonobolar yemek için avlanıyor, kurbanların yanında bulunan bebekler de karaborsada binlerce dolar getirdiği için canlı alıkoyuluyor. (...) Bakımevinde büyüyen bonobolar şişelere çok düşkün ve empatilerini göstermek için şişeleri kullanıyor. Yetişkin bir dişi boş bir plastik şişeyi alıyor, nehrin çamurlu suyuyla dolduruyor ve birisi kendi yavrusu olan iki yavrunun karşısına oturuyor. Sonra şişeyi usulca yavrulardan birinin ağzına götürüp hafifçe kaldırıyor; yavrunun uzattığı dudakları arasından geçip alt dudağını dolduruyor su. Yavrunun ağzı dolduktan sonra dişi, şişenin arka kısmını hafifçe indirip yutmasını bekliyor. Sonra ona biraz daha su veriyor. Öteki yavruya döner dönmez, yavru sıranın kendisine geldiğini anlayarak dudaklarını uzatıyor. Dişi, şişeyi onun da ağzına yaklaştırarak aynı işlemi tekrarlıyor. Bir başkasının yutkunma becerisine böylesine hassas bir ilgi içeren bu davranışı başka hiçbir maymunda görmedim. Muhtemelen dişi, Maman (insan bakıcı) rolünü oynuyor, yavrular da ona ayak uyduruyor. Koca nehir yanlarında akıp durduğuna göre sadece susamakla ilgili bir şey olamaz.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?