Komşusuna üzüm verildiği anda bir maymunun salatalığı reddettiğini ispat ettikten sonra, gazeteler bulgularımızı daha eşitlikçi bir toplum çağrısı yapmak için kullandılar. Maymunlar adaletsiz muameleden nefret ediyorsa biz neden etmeyelim? diye soruyordu bir köşe yazarı. Bu yazı ilginç tepkileri tetikledi; bizi komünistlikle suçlayan e-postalar gibi. Yazar, görünüşe göre adaletle pek işi olmayan kapitalizmi yermeye çalıştığımızı hissetmişti. Ancak gözünden kaçan, bizim maymunların tepkilerinin, serbest piyasayla paralel oluşuydu. Kendi aldığın şeyi başkasının aldığıyla kıyaslamaktan ve fıyat farklıysa şikayet etmekten daha kapitalist ne olabilir? (...) 1879'da Amerikalı iktisatçı Francis Walker, bu meslek erbabının gerçek insanlar arasında neden kötü tanındığını açıklamaya çalışmıştı. İnsan davranışının neden iktisat teorisiyle örtüşmediğini anlayamamakla suçlamıştı onları. Her zaman iktisatçıların bizden beklediği şekilde hareket etmeyiz, bunun sebebi de iktisatçıların sandığından daha az bencil ve daha az rasyonel olmamızdır. iktisatçılar, insan doğasının karton bir maketine şartlanır ve bunun doğruluğuna o kadar inanırlar ki, zamanla kendi davranışları ona benzemeye başlar. Psikoloji testleri, iktisat son sınıfta okuyan öğrencilerin, ortalama üniversite öğrencilerine göre daha bencil olduğunu ortaya çıkarmıştır. Her derste kapitalist özçıkar modeline maruz kalan öğrencilerin, en baştaki prososyal eğilimleri de ölüp gidiyor anlaşılan. Başkalarına güvenmeyi bırakıyorlar ve bunun karşılığında başkaları da onlara güvenmez oluyor. Kötü tanınmaları da buradan geliyor. (...) Sosyal memeliler, aksine, güven, sadakat ve dayanışma nedir bilir. Ta'i Milli Parkı'ndaki şempanzeler gibi, şanssızları geride bırakmazlar. Dahası olası çıkarcılarla baş etme yöntemleri vardır, kendileriyle işbirliği yapmayanlarla işbirliği yapmamak gibi. Karşılıklılık, pek çok iktisatçının imkansız bulduğu bir destek sistemini inşa etmelerine imkan sağlar. Yakın akrabalarımızın grup hayatında, hem kapitalizmin rekabetçi ruhunu hem de çok iyi gelişmiş bir cemaat ruhunu görmek zor değildir. Bu yüzden de bize en uygun siyasi sistemin bu ikisini dengelemesi gerekir. (...) Toplumlarımız, atalarımızın küçük ölçekli cemaatlerini olabildiğince taklit ettiklerinde, muhtemelen daha iyi işleyeceklerdir. Gittiğimiz her yerde yabancılarla burun buruna geldiğimiz, karanlık sokaklarda onlar tarafından tehdit edildiğimiz, otobüste yanlarına oturduğumuz, trafikte hareket çektiğimiz milyonluk şehirlerde yaşamak üzere evrimleşmediğimiz kesin. Birbirine bağlı cemaatlerde yaşayan bonobolar gibi bizim atalarımız da tanıdıkları ve her gün karşılaştıkları insanlarla çevriliydi. Toplumlarımızın bu haliyle de düzenli, üretken ve görece emniyetli olması kayda değer. Ama şehir planlamacıları, herkesin her çocuğun adını ve adresini bildiği eski hayat tarzına daha yakın planlar yapabilir, yapmalıdır da.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?