Katolik inancı ben çocukken çok önemliydi. Bizi nehirlerin yukarısındaki Protestanlardan ayırır, bize kimliğimizi verirdi. Her pazar sabahı en güzel giysilerimizle kiliseye gider, okulda ilmihal eğitimi görür, ilahi söyler, dua eder, günah çıkarırdık. Her türlü dini durumda ya piskopos ya vekili mevcut bulunur, kutsal su serperdi (biz çocuklar da evde tuvalet fırçasıyla onu taklit ederdik). Ciddi ciddi Katoliktik. Ama artık Katolik değilim. Dindar olsun olmasın bütün insanlarla ilişkilerimde, neye inandıklarına değil ne kadar dogmatik olduklarına bakarak kesin bir sınır çiziyorum. Dogmatizm bana dinden daha tehlikeli görünüyor. İnsanların neden dinden çıktıkları halde, zaman zaman onunla ilintilendirilen at gözlüklerini takmaya devam ettiklerini çok merak ederim. Günümüz neo-ateistleri niçin medyada gösteriler yapacak, inanç yokluklarını duyuran tişörtler giyecek ya da militan bir ateizm için çağrıda bulunacak kadar saplantı haline getirirler Tanrı'nın var olmayışını? Ateizm, uğruna savaşmaya değecek ne sunuyor? Bir filozofun dediği gibi, militan bir ateist olmak öfkeyle uyumak gibi. (...) Kuzeyli Kalvinist bir Hollandalı kadınla evlenen, Hintli bir Hindu'nun hikayesini açıklıyor bu. Kadının ailesi Hindu'nun ne olduğunu bilmiyormuş ama yeni damatları en azından Katolik olmadığı için ferahlamışlar. Onlar için birden fazla ilaha tapmak, kapı komşusu dinin zındık ve günahkar alışkanlıkları yanında solda sıfır kalırdı.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?