Kalbinden rahatsız olan Kidogo var mesela. Normal bir yetişkin erkek bonobo kadar sağlıklı ve kendine güvenli değildi, cılızdı. Milwaukee County Hayvanat Bahçesi'ndeki koloniyle ilk tanıştırıldığında, aşina olmadığı binanın içinde, bakıcıların verdiği komutlar onu serseme çevirmişti. İnsanlar onu tünel sisteminin bir yerinden bir başka yerine geçmeye zorladığında nereye gitmesi gerektiğini anlamıyordu. Bir süre sonra diğer bonobolar devreye girdi. Kidogo'nun yanına gittiler, onu elinden tutup bakıcıların gitmesini istediği yere götürdüler ve böylece hem bakıcıların amacını, hem Kidogo'nun sorununu anladıklarını göstermiş oldular. (...) Hayvanların birbirlerine yardım etmeleri hiç de yeni bir gözlem değil ama yine de insanı şaşırtıyor. En iyi uyum sağlayanın hayatta kalmasından daha önemli bir şey olmasa hayvanlar kendi çıkarlarına olmayan her şeyden uzak durmazlar mıydı? Başkasına yardım etmek neden? (...) Kidogo'ya yardım eden hayvanat bahçesi bonobolarını düşünün. Hiçbirinin onunla akrabalığı yoktu, düşkün bir bireye ettikleri yardımdan fazla bir karşılık bekliyor da olamazlardı. Muhtemelen sadece Kidogo'dan hoşlanmışlar ya da onun ne hissettiğini anlamışlardı. Aynı şekilde Kuni de, bonobolarda yardım davranışı bonobo olmayanları kapsayacak şekilde evrimleşmediği halde bir kuşla ilgilenmişti. Bir eğilim varsa kökeninden uzaklaşmasına da izin vardır.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım.
Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
"Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?
Nora Roberts
Ahmed Günbay Yıldız
Mehmet Ali Kılınç
Cemal Granda
Sigmund Freud
Stephenie Meyer
Julio Cortazar
Albert Camus
Niccolo Machiavelli
Gustave Flaubert