İyi beslenme ve modern tıp, insan evrimini yönlendiren elenme baskısını ortadan kaldırdı. Mesela kadınlarla bebekler, eskiden doğum sırasında ciddi risk altındaydı. Bunun suçlusu kısmen, aşırı büyük kafamıza göre dar olan doğum kanalıydı ve kanalı geniş tutma yolunda sürekli bir evrim baskısı vardı. Sezaryen bu durumu değiştirdi. ABD'de doğumların %26'sı sezaryenle yapılıyor; hatta Brezilya'da bazı özel kliniklerde bu oran %90'ı buluyor. Dar doğum kanalı olan daha fazla sayıda kadın hayatta kalıyor, bu da birkaç nesil önce ölüm sebebi olan bir özelliğin aktarılması demek. (...) Maymunlar halen gerçek baskılara maruz olduğu halde maymun evriminin sürüp sürmeyeceği de net değil. Onların sorunu aşırı baskı altında olmaları, neredeyse hiç şansları yok: Yok olmanın eşiğinde oyalanıyorlar. Senelerce, dünyadaki geniş yağmur ormanı alanlarını düşünerek, daima bize eşlik edecek maymunlar olacağı fikrini korudum. Ama artık karamsarlaştım. Topyekun habitat yıkımları, büyük yangınlar, kaçak avcılık, orman et ticareti (Afrika'daki insanlar maymun yer) ve son zamanlarda maymun nüfusunu kırıp geçiren Ebola virüsü yüzünden doğada iki yüz bin kadar şempanze, yüz bin goril, yirmi bin bonobo ve bir o kadar da orangutan kaldı. Bu kulağa çok fazla geliyorsa bir de düşmanla -insanlarla- kıyaslayın, altı milyar. Adaletsiz bir savaş ve 2040 yılına gelindiğinde, bütün maymun habitatlarının yok olacağı tahmin ediliyor. Neredeyse bütün genlerimizi paylaşan, bizden sadece bir parçacık farklı hayvanları bile koruyamazsak, biz insanlar pek zavallı olacağız. Onların yok olmasına izin vereceksek bırakalım her şey yok olsun ve dünyadaki yegane zeki canlı türü olduğumuz fikri de kendi kendini doğrulayan bir kehanete dönüşsün.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?