İnsanoğlunun gözü mutluluğunu görmez de, hep üzüntüleri üzerinde durur. Oysa mutluluktan da yeterince payımızı aldığımızı görmek için bir an doğru düşünmek yeter. Bir ailede bütün işler yolunda giderse; kocan seni sever, gözünün bebeği gibi sakınır, senden bir an ayrı kalmak istemezse, işte ben mutluluk diye buna derim! Hatta karı-kocanın acılı zamanları yarı yarıyadır ve bu kadarı da iyidir, zaten acısız insan var mı ki! Bir gün evlenirsen kendin de anlarsın ya... Hele bir de evlendiğin adamı seversen, onunla geçireceğin ilk yılların tadına doyum olur mu? Hatta sevilen bir kocayla yapılan kavgalar bile tatlıya bağlanır. Bazı kadınlar vardır, kocalarını ne denli çok severlerse o denli çok kavga çıkarırlar. Ben böyle birini tanırdım, Seni sevdiğim için eziyet ediyorum, sakın aklına başka bir şey gelmesin derdi. Sevdiği için eşlerini bile bile üzenlerin bulunduğunu işittin mi? Böyleleri daha çok kadınlardan çıkar. Hem yapar, hem de içlerinden; Sonradan onu öyle sevip okşayacağım ki, şimdi bu kadarcık eziyete katlanıversin! diye geçirirler. Bu tür kadınlar evin sevinç kaynağıdırlar. Ne mutlu, huzurlu, namuslu bir yaşam!.. Bir de kıskanç kadınlar vardır. Böyle birini tanırdım. Kocası bir yere gidecek olsa, gece demez, gündüz demez peşine düşer; Acaba nerede, kimin evinde, hangi kadınla? diye onu gizli gizli izlerdi. İşte böylesi çok kötüdür. Üstelik kendisi de bilir bunun kötü olduğunu; üzüntüden içi içini yer, kahrolur. Ama ne yapsın zavallı, sevmiş bir kez! Hele kavgadan sonra barışmak -özür dilemek ya da bağışlamak- ne büyük zevktir! Sanki yeni tanışmış, yeni evlenmişler, birbirlerini yeniden sevmeye başlamışlar gibi, ikisi de büyük bir mutluluk duyarlar. Sevişen karı-kocanın arasında geçenleri kimseler bilmemelidir. Aralarındaki geçimsizliği öz annelerinden bile gizlemeli, onlardan hakemlik istememelidirler. En iyi hakem gene kendileridir. Aşk kutsal bir gizdir, ailede geçenler bütün yabancı gözlerden saklanmalıdır. Bu, onun kutsallığını bir kat daha artırır, mutluluğu çoğaltır. Böylece karı-kocalar birbirlerini daha çok sayarlar, saygıysa anlaşmanın temelidir. Sonra eşler birbirini severek evlenmişse, bu sevgi neden sönsün? Bunu sürdürmenin çıkar yolu yok mudur? Umarsız kalındığı durumlarla karşılaşılacağını sanmıyorum. Kocanın onurlu, iyi bir insan çıkması durumunda sevgi sönebilir mi? Doğallıkla evliliğin ilk yıllarındaki aşk geçecektir, ama bunun yerini daha sağlam bir sevgi alacaktır. Karı-koca zamanla daha iyi kaynaşırlar, işlerini danışarak yaparlar, birbirlerinden saklıları, gizlileri kalmaz. Sonra, çocukları olur, karşılaştıkları en büyük güçlükler bile onlara ayrı bir haz verir. Yeter ki sevgileri, kendilerine güvenleri azalmasın. Bu durumda çalışmak da, çocuklar için özveriye katlanmak da bir zevktir. Çünkü, çocuklar seni işte bu yüzden seveceklerdir; demek oluyor ki, ilerisi için sevgi biriktiriyorsun. Çocuklar büyüdükçe onlar için bir örnek, bir dayanak olduğunu hissedersin. Sen ölünce de senin düşüncelerini, duygularını taşıyacaklarını bilirsin. Çünkü seni örnek almış, sana benzemişlerdir. Öyleyse çocuk yapmak kutsal bir görevdir. Bu durumda anayla babaya kendi aralarında sımsıkı kaynaşmaktan başka ne düşer? Bir de çocuk yetiştirmenin güçlüğünden söz ederler. Böyle kutsal bir göreve dil uzatılır mı hiç!.. Liza, sen küçük çocukları sever misin? Ben bayılırım. Şöyle pembe minicik bir oğlunun olduğunu düşün; memene yapışmış, durmadan emiyor. Hangi baba oğlunu kucağına almış olan karısına kötü gözle bakabilir? Pembe, tombul bebek keyfinden kendini bir o yana, bir yana atar. İnsan onun ufacık, yumuk yumuk ellerine, ayaklarına, tertemiz minicik tırnaklarına baktıkça sevinçten bayılası gelir. Yumurcak her şeyi anlıyormuş gibi uzun uzun süzer insanı. Annesinin memesini emerken elleriyle sıkıştırır, türlü oyunlar yapar. Babası yanlarına gelince memeyi bırakıp kendini arkaya atarak babasına bakar; bir şey çok hoşuna gitmiş gibi gülmeye başlar; sonra gene memesine döner. Hele bir dişleri çıksın, emerken annesinin memesini ısırıverir; sonra da, Gördün mü, nasıl ısırdım? dercesine kıkır kıkır güler. Çocuk mutluluk kaynağıdır, çocuk yüzünden pek çok kırgınlık unutulur gider... İşte böyle, Liza, insan önce kendisi yaşamayı öğrenmeli ki, ondan sonra da başkalarını kınama hakkı olsun.
Diğer Fyodor Mihailoviç Dostoyevski Sözleri ve Alıntıları
- İnsanların çoğu, en iyi arkadaşını alçalmış görmekten mutlu olur. Genellikle arkadaşlıkların bu temele inşa edildiğini de söylemek abartı olmaz. Bütün düşünen insanlar, bu eski gerçeği bilir.
- Ben, kendi kendimi bütünüyle mahvettim. Artık kendimi kıyaslayabileceğim herhangi bir şey var mıdır; ahlak kuralları filan? Bana faydası olacak hiçbir ahlak kuralı yoktur artık. Hele böyle bir durumda ahlak dersleri kadar yersiz bir şey olamaz. Ah, şu kendini beğenmiş tipler! Böbürlene böbürlene sana nasihatler vermeleri! Şu anki durumumun iğrençliğini ve pisliğini en az kendileri kadar bildiğimi bilselerdi, o koca dillerini sallamaktan vazgeçerlerdi. Bana bilmediğim ne söyleyebilirler ki? Benim sorunumla ilgili ne bilebilirler ki?
- İnsan bazen en imkansız, en çılgın düşünceye, sanki bir şeyler olacakmışçasına öyle bir inanır ki, gerçek olması için olmadık fikirler geçer aklından.
- Bizim gibi basit ve ölümlü insanlar en nihayetinde kaybediyordu.
- Aslında merak ediyorum, şimdiye kadar oyun masasına yaklaşıp da batıl bir inanca saplanmayan biri var mıdır acaba?
- Herhangi bir şeyden olduğu gibi kumar oynamaktan da para kazanılabilir ve ben de kazanmaya bakarım. Hem niçin başka bir şeyden kazanılan para, kumarda kazanılandan üstün olsun? Niçin kumar ticaretten daha kötü olsun? Doğrudur, salona giren yüz kişiden sadece bir tanesi kazanır ama tüm işlerde böyle değil midir bu?
- Sevinç ve mutluluk insanı ne kadar güzelleştiriyor! Kalbi aşkla dolu olan adam istiyor ki bu aşkını başkalarının da kalbine döksün, herkes de kendisi gibi şen kahkahalarla gülsün, eğlensin ve böyle bir insanın mutluluğu da gerçekten bulaşıcı oluyor!
- Sevinç ve mutluluk insanı ne kadar güzelleştiriyor! Kalbi aşkla dolu olan adam istiyor ki bu aşkını başkalarının da kalbine döksün, herkes de kendisi gibi şen kahkahalarla gülsün, eğlensin ve böyle bir insanın mutluluğu da gerçekten bulaşıcı oluyor!
- Ben sizden akıllı öğüt değil, beni sanki bütün hayatı boyunca sevmiş birinden kardeşçe anlayış bekliyorum.
- Gelecek demek benim için yalnızlık, gereksiz varoluş, bayat bir yaşantıdan başka bir şey değil.