http://www.haberekspres.c...akale,5120.html Sayfasından alıntıladım aşağıdaki metni: ...Halk, başı önde, öbür dünyadan korkar olmazsa, bu dünyada itaatkâr kalmaz. O zaman yaşantımızı sürdüremeyiz. Dünyevi ve uhrevi korku söz konusu olmazsa, senin benim için çalışacaklarını aklın kesiyor mu? Daha açık söyleyeyim; insanları öteki dünyanın cezaları ile korkutmazsak, hayatın zorluklarına katlanmaları için yüreklendirmezsek, bu dünyada süngü yumruk, tepelemekle yıldırmazsak, yarın başımız belada demektir... Amele günde on saat ölesiye çalışıp akşam evde bir somun ekmeğe muhtaçken, halı depom tavana kadar dolu olursa onun, ilahi takdirin böyle olduğuna inanması lazımdır. İnsanların bize itaat etmeleri için aç, muhtaç, cahil ve batıl inançlı kalması lazım. Falan attarın çocuğu okursa, yarın benim cümlelerime itiraz eder, bizim anlamadığımız laflar eder. İşte o zaman elveda Hacı Ağa (...) İnsanların ilerlemesine engel olmalıyız ki her şey bizim istediğimiz gibi olsun. Yoksa sokaktaki çöpçü oluruz. Allahtan burada ortam bizim için müsait. Vazifemiz halkı ahmak bırakmak. Böylece başları önde olur ve birbiriyle didişir dururlar. Toplum sağlıklı olmak istiyormuş; bana ne size ne! Toplum bizim sağmal ineğimiz ve dünya bizim muradımızca dönüyor. Bırakın böyle devam etsin. (...) Hata etmeyin. Namazı orucu nasıl doğru eda edeceklerini anlatmanızı istemiyoruz. Aksine din adına eski töreleri yaygınlaştırmanızı istiyoruz. Bizim göğüslerine zincir vuran, bıçakla dilim dilim dilimleyen, çabuk inanır, mutaassıp insanlara ihtiyacımız var, dindar Müslümanlara değil. Öyle bir şey yapmalı ki çiftçisi, köylüsü kendisini bana, sana muhtaç görmeli, minnet borcu olmalı. Maksadımıza ulaşabilmek için onlar hasta, kör ve sağır kalmalı; kendi hakkını bizden dilenmeli... Ama unutmayın ki görünüşte halka karşı şefkatli olmak, halk için üzülmek gerek. Çünkü bugün moda oldu. Ama perde arkasından canlarına okumalıyız (...) Biliyor musunuz, bizim daha çok dilenciye ihtiyacımız var; dilencinin de bize. Sadaka vermeli, yardım toplamalı, üzüntü duymalıyız ki hem gösteriş yapmış oluruz. Hem vicdanımız rahatlar. Yoksa sokaktaki köpekle dilenci benim gözümde birdir... Her halukârda omuzlarımızda büyük bir sorumluluk var... Bu yüzden milletvekilliği düşüncesine kapıldım...
Diğer Sadık Hidayet Sözleri ve Alıntıları
- Karanlık ve amaçsız yaşam insanı Ötenazi Enstitüsü'ne çekiyor ve intihar herkesi ilgilendiren bir konu haline gelmiş. Nitekim abartmadan denilebilir ki, kimse doğal ölümle ölmüyor. Demek ki ne bilim, ne türlü inançlar ve ne felsefi varsayımlar insanoğlunun ruhsal acısını azaltabilmiş.
- Kim dedi sana ben insanlık için resim yapıyorum diye? Tut ki insanlık yok oldu ve çalışmalarım kara, yağmura, doğanın kör kuvvetlerine teslim oldu; yine de canı cehenneme! Ben hala kendi çalışmalarımdan keyif alıyorum ve bu da yetiyor bana.
- Sizin aradığınız hal, ceninin ana rahmindeki halidir. Koşuşturmadan, mücadele etmeden, kimseye yağ çekmeden, sıcak, yumuşak ve kızıl bir duvarın içinde iki büklüm vaziyette durur. Yavaş yavaş annesinin kanını emer, tüm ihtiyaçları kendiliğinden karşılanır. Bu, her insanın yaratılışında var olan, kaybolmuş bir cennet nostaljisidir. Orada insan kendinde, kendi içinde yaşar. Belki bir anlamda ihtiyari ölüm değil midir?
- Vaktiyle onların arasına karışmıştım; başkalarını taklit edeyim dedim. Baktım, soytarıya dönmüşüm. Adına zevk dedikleri her şeyi denedim; gördüm ki başkalarının zevki bana yaramıyor. Her yerde, her zaman yabancı olduğumu hissettim. Diğer insanlarla aramda en ufak bir ilgi dahi yoktu.
- Biliyor musunuz, daima kadın bana gelmelidir. Ben kadına asla gitmem. Ben bir kadının yanına gidersem, o kadının kendisini benim için teslim etmediğini, param için, çapkınlık için ya da benim dışımda bir nedenle teslim ettiğini hissederim. İşin içinde yapmacık bir şeyler olduğunu hissederim. Oysa, ilk önce kadın bana gelirse, taparım ona.
- Mevhum bir dünyada yaşadığını, eski, yeni ne varsa hiçbir şeyle bağlantısının olmadığını hissediyordu. Tüm olup bitenlerden uzaktaydı!
- Ölüm ona göre son derece kolay ve doğal geliyordu bu sırada. Yaşam denilen şey alaycı bir aldatmadan başka bir şey değildi.
- Soluk alamıyordu; iğrenç olduğunu düşünüyordu hep. Dünyanın ve tüm insanların zulmüne, adaletsizliğine karşı dile getirilemeyen bir kin, bir nefret duydu kendinde. Onu bu halde, bu kılıkta dünyaya getirdikleri için belli belirsiz bir kin duydu annesine, babasına karşı. Hiç dünyaya gelmemiş olsaydı, böyle şeylerle karşılaşmayacaktı. Başkaları gibi yüzsüz, hafifmeşrep, dillere düşen, arsız, hayasız biri olsaydı, eski günleri yâd edecek güzel anıları olacaktı.
- İnsanların hile hurda dolu dünyasından hayvanların içten, kayıtsız ve çocukça dünyalarına sığınmıştı adeta. Hayatı boyunca mahrum kaldığı şefkati, sade duyguları onların ilgisinde, ülfetinde arıyordu.
- "Tutsağı olduğum sefaletten kaçıyordum.
Sokaklarda belli bir amacım olmaksızın, rasgele yürüyor; para ve şehvet peşinde koşan, o tamahkâr suratlı ayaktakımını arasından rahat, umarsız geçiyordum.
Onları görmeye ihtiyacım yoktu, biri ötekinin kopyasıydı.
Hepsi bir ağız, ağza asılı bir avuç bağırsaktan oluşuyor, cinsel organlarında bitiyorlardı."