Güçlü olmak artık beni yoruyor olric Herkese karşı dimdik olmak? Arkasında durmak attığım her adımın yoruyor? Ki buralarda bilmem hangi uykunun hangi köşesinde? Beklemedeyim hiç gelmeyecek olanı.. Uyan olric ? Doğrul? Seni bekliyor düş değil gerçek,seni bekliyor? Yanımdaymışsın yalanına kendimi kandırırken Derdin tam orta yerine düştüğümün farkında değildim elbet Kimseye arka bahçelerimden geçen katarların ağırlığını duyurmadım Duymayın da artık beni..! Bir yerlerde hep yanlış yapmanın telaşlı kıpırtısını yaşıyorken? O yanlışın artık sonsuza dek düzeltilemeyeceğini bilmenin kıstırılmışlığı ile Pusuyorum bazen?. Uzun süre gecelere küsüyorum? Uzun süre kendime küsüyorum? Uzun süre kaleme,kağıda küsüyorum,hayata küsüyorum. Denizin en sığ yerinden başladık yol almaya olric Şimdi kara görünmüyor gerimizde? Bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa olric En iyi kendime yazarım ben? `Kış´ dedim, `henüz gitmek için hazırlık yapmıyor´? Hala (d)üşüyorum?(mart)? Sen acıyı biriktirmeyi seversin olric? Sen biriktirmeyi seversin? Hadi devam et şimdi.. Kuru yaprakları,deniz taşlarını,gözyaşını,sorulamamış soruları, Senden kalan sesleri,yaşanamamış paylaşılmışlıkları, Birlikte harcamak üzere kalbinde biriktirilmiş zamanları ve hüznü? Ve özlemi biriktirmeye? Siyah dedim en güzel taşıdığım renk? Ve herkesin üzerinden akan renk? Şimdi bunca karanlığın üstüne oturup bir mektup yazmalı ilkbahara ve yaz´a `Hadi renklerini topla da gel´ demeli? Sen de sıcağı pek sevmezsin olric? Güz´ü severdin sende?son baharı severdin Bu yüzden mi hep sonbaharlarda sevdik biz? Sonbahar gibi hep kaynayan bir neşeyle savrulurdun hayatın içinde Yaprak yaprak? yön seçmeden? Ben yüzüme kondurduğum hüzünle boyardım her şeyi? Sen hazan yüzlüm olurdun olric? Yağmur da başladı olric? Rüzgarın en delisi beni buluyor yine? O an, `dünyayı karış karış dolaşsam´ diyorum kendime? Gülümsüyorsun? Ne de çok yakışıyor gözlerine tebessüm? Ki gözlerin hep güler(di) senin? Şimdi Dünyayı karışlamayı unutuyorum gözlerinde? Martıları da seversin sen olric?Gülümsüyorsun yine.. Ne de çok yakışıyor gözlerine tebessüm? Oysa ben bugün kendime mektuplarımı postalamak için çıkmıştım sokağa? Martılar dolan gözlerinde yitiverdim? Yağmur hızlandı?rüzgar da? `kış´ dedim, `çok azimli.´ Beni hırpalamak istiyor? Az mı hırpalandım ben olric? Kapıyı vurup çıkışlarımın kar´ı dondurmadı mı beni? Daha bir buza kesmedi mi içim? Dönüşlerimdeki mora kesmiş parmaklarımı hissetmeyişim Ve yüzümde donmuş gözyaşları mı ısıtmaya çalışırken sende hep Dondun ? Ama ellerimde ki mektupları göremedin olric? `Onları şimdi adreslerine doğru fırlatıyorum´ dedim? Rüzgarın yağmurun önüne savurdum bir bir? Uçtular ıslanarak?. Bugün kendime mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa? Ben de takıldım köşelerine? Biliyorsun ya En güzeli senin hiç gitmeyeceğini bilmek (di) olric?
Diğer Oğuz Atay Sözleri ve Alıntıları
- Gerçek, başkalarının bize uygulamaya çalıştığı tatsız bir ölçüdür.
- Gözleriniz çok ses çıkarıyor, albayım.
- Beklenen geç geliyor; geldiği sırada insan başka yerlerde oluyor.
- Düşüncemin duvarlarına resimler asmak istediğim halde bir türlü olmadı. Belirli noktalara biriken eşya, odanın çıplaklığını daha çok ortaya çıkardı.
- Belki yarın soğukta uyanmanın bir anlamı olur, sana çay pişirmek gibi. Ayaklarımın ucuna basarak yürürüm yataktan kalkınca. Tahtalar gıcırdar. Hayır, zamanla öğrenirim hangi tahtaların ses vermediğini. Sonra ne yaparım? Uyanmadı, çayın hazırlandığından haberi yok diye sevinirim. Bütün hayatımı, en ince ayrıntılarına kadar düşünerek hesapladığım iyiliklerin hayaliyle geçirdim albayım. Artık ne olacaksa olsun istiyorum.
- Acaba ağaçtan, ottan ya da uçamayan böceklerden filan bir yerden sevmeye başlamış mıydım? Bir yerden sevmeye devam edebilir miydim? Çünkü sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi. Ya hiç sevmemişsem bugüne kadar? Bir kitaba yeniden başlamak gibi, sevmeye yeniden başlamak pek kolay sayılmazdı herhalde.
- "Ben ve Olric sizleri sarsmaya geldik. Dünya tarihinde eşi görülmemiş bir duygululukla ve kendini beğenmişçesine ve kendinibeğenmişçesinesankibizdenöncebirşeysöylememişçesinegillerden olmaktan korkmadan kapınızı yumrukluyoruz."
- kelimeler, albayım, bazı anlamlara gelmiyor
- "Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim" dedi: Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: "Seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda..."
- "Haklısınız albayım." Oturdu. "Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor."