Güllerin Efendisi Önce aşka dairdi, ne varsa yazılan Kitaplar Kitabı?ndan ibretle okunan Sonra meleğe secde düştü, Âdem?e tevbe düştü Şeytana haset düştü... İsa?ya sofra, Musa?ya âsâ idi düşen; İsmail?e bıçak düştü, İbrahim ?e ateş düştü. Yusuf?u kimsesiz kuyuya attılar, Yakub?a sabr ile hasret düştü... Önce tevbe ettim ibret için, sonra secde Kalbime haset düştü, âsâ toprağa düştü Bahtıma hased düştü, sineme bıçak düştü Hepsi birden ne varsa kör kuyuya düştü Kuyuyu bir ateş sardı ifritten, dumansız Güllerim ateşe düştü? Ateşin bağrına iki damla yaş düştü güllerden, Sönüp giderken sessizce, ateşe küller düştü... Bir köprüde uzunca, dizilmişler Efendiler, Efendiler Efendi?si uzaklardan güründüler. Kimine bir köşk düştü cennetten, kiminin kendi cennete düştü Kimine bir yıldız düştü göklerden, kiminin gökler yıldızına düştü... Cümle hasenatı pay etmişler evvelden, Kimine bir damla düştü, kimi deryalara düştü... Ey, hüznün, çilenin, sabrın sesi Sıcak çöllerin ılık nefesi Efendiler birer gül, sen GÜLLERİN EFENDİSİ Topraktan ateşe gül düştü, gülden ateşe yaş düştü, Sonunda bizim payımıza. Ateş gibi yanan güller düştü... Mustafa Yavuz (115)
Diğer İskender Pala Sözleri ve Alıntıları
- "Bir şeyi çok umut etmek, umuda köle olmaktır."
- Ve unutma, her şafak, elinde fenerle gelen bir hırsız gibidir, ömürleri çalıp götürür. Uyanık dur!.
- Burası kalbinin en değerli yeridir. Burada siyah bir nokta vardır. Canın canı, sevenin cananı buradadır. O nokta, kurumuş bir damla kandan ibarettir. Adına sevda denir, siyaha çalan rengi yüzünden ona sevda derler. Bütün tecelli denizleri, bütün aşk ve ihtiras fırtınaları işte o bir damla kanın içinde dalgalanıp çırpınır. Aşırı sevgi bu damlayı tahrip edip dağıtırsa parçaları bütün vücuda dağılır.
- Ve unutma, her şafak, elinde fenerle gelen bir hırsız gibidir, ömürleri çalıp götürür. Uyanık dur!.
- "Ey yolcu, sevgiye yürü,ta ki hakikate eresin!"
- Sebep neydi, bütün varlığımın kendisiyle ayakta durduğunu bildiğim, hayatımın en değerli parçasıyla bir göz yumup açıncaya kadar neden ayrılıvermiştik?
- Hatıraları unutmak olanaksızsa; hatıralarda unutulmak kader olur.
- Ecel geldiğinde terk edecek ne kadar az şey var ise "Lebbeyk" diyerek ölüme o derece çok kucak açılabilir.
Varlığınız çoğaldığı oranda onu hayır yolunda azaltınız ki yolculuklarınız kolay olsun!...
Çokluğun derdi elbet çok olur; yokluk kapısında nefis de yok olur.
Yunus ne güzel söylemiş: "Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı" - Her şey zıddıyla kaimdir, o halde varlık da elbette yoklukla ölçülecektir.
Varlık çoğaldıkça burada keder, ötede sorgu çoğalacak; varlıktan geçtikçe keder de sual de yok olacaktır.
Fuzulî Mecnun'u Hakk'a erdirirken ona şöyle dedirtir:
Kurtar beni ıztırâb-ı gâmdan
Ver müjde vücûduma ademden
--------------------------
Gerçek mutluluk için arada sırada kederlenmek, hayatın hasılatını toplamak adına zaman zaman azaba uğramak, zorluklara maruz kalmak...
Ezel ile ebed arasında nefis ile ruhun, günah ile sevabın amansız mücadelesi...
İşte yolcunun asıl kimliğini oluşturan, hayat kütüğüne ne sıfatla kaydolunacağını gösteren mihenk... - Kimisi bilmem der, bilir; kimisi bilir bilmezlenir. Kimisi bilmediğini bilmez, bilirim der; kimisi bildiğini bilmiyor zanneder. Bilmemeyi bilmekle, bildiğini bilmemek aynı değildir. Kurtulanlar, bilmediğini bilenlerle bildiğini bilmeyenlerdir. Onlar birbirini bilir, birbirinden bilir, birbiriyle bilir. Ben dahi bildim, çünkü aşk işinde âşıkın mâşuka vuslatı cümle âşıklara âşikâr olur.