Genç bir çoban, kopuzunu dizine koyarak hafif hafif çalmaya başladı. Gecenin sessizliğinde kopuzun her nağmesi kayadan kayaya vurarak perde perde uzuyordu. Göcenoğlu yavaş yavaş coştu. Söylemeye başladı: Hey, bre hey Şeytan Dağı! Kayaların ses mi verir? Bir kez konsa beğ otağı Dert mi olur, süs mü verir? Yürekleri yandırana, Altın kopuz indirene, Altın kızı kandırana Yedinci kız yas mı verir? Dağlar sıra sıra olsa, Doruğunda bora olsa, Seven gönül çıra olsa Yalazından is mi verir? Gücenoğlu! Bu ne yara? Güneş doğmuş sanki kara. Buncalayın dertli ere Ulu Tanrı us mu verir? Deli Kurt, Balaban?ın anlatmış olduğu Şeytan ve Yedi kız masalını kopuzun tellerinde yeniden dinlemişti. Kara Çoban?ın : ? Nasıl buldun ağa ? sorusuna : ? Güzel ! diye cevap verdikten sonra sanki kendisini Şeytan dürtmüş gibi bir soru da o sordu : ? Masaldaki Şeytan?ı aldatan yedinci kızın,hani şu kalbi olmayan kızın adı yok mu ? Kara Çoban,yüzünü göğe çevirerek bir şey arıyormuş gibi bakarken cevap verdi : ? Olmaz olur mu ? Masalda da , gerçekte de kalbi olmayan bütün kızların adı Gökçen?dir !?
Diğer Hüseyin Nihal Atsız Sözleri ve Alıntıları
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- "Ummadık yerden gelen iyilik ve nezaket insanları daha çok sarar ve sarsar."
- "Acizleri layık olmadıkları mevkilere geçiren bir devlet batar!"
- "Bana insanlardan mı bahsediyorsun?" demişti. "İnsanlar mazide ve tarihin yaprakları arasında kaldılar. Bu gördüklerin birer karikatürden başka bir şey değildir."
- "Hakikaten şu insanlar pek müz'iç mahluklardı. Kendi akıllarının üstünlüğüne inanarak başkasına öğüt vermekten vazgeçmiyorlar, fakat kendi gülünçlüklerini, zavallılıklarını da bir türlü idrak edemiyorlardı."