Genetik olarak bize şempanze kadar yakın olduğu halde pek az tanınan bonobo, hakikaten dikkate değer bir türdür. Kuni adında bir bonobo, Büyük Britanya'da Twycross Hayvanat Bahçesi'ndeki bölmesinin camına bir sığırcığın çarptığını gördüğünde onun yardımına koşmuş. Sersemlemiş kuşu alıp, usulca ayaklarının üzerine koymuş. Kuş kıpırdamayınca tutup dikkatle havaya atmış, ama hayvan sadece çırpınmış. Sonra sığırcığı eline alan Kuni, en yüksek ağacın tepesine tırmanmış, iki eli kuşu tutmak için serbest kalsın diye bacaklarını sıkıca ağacın gövdesine dolamış. İtinayla kuşun kanatlarını açmış, iki kanadı da uçlarından parmaklarıyla tutup germiş ve kuşu küçük bir oyuncak uçak gibi bölmesinin camları üzerinden dışarı göndermiş. Ama kuş özgürlüğe kavuşamadan alanı çevreleyen hendeğe düşmüş. Kuni aşağı inip uzun müddet kuşun başında nöbet tutmuş, onu meraklı bir genç bonobodan korumuş. Akşama kadar kendini biraz toparlayan kuş emniyetle uçup gitmiş. Kuni'nin bu kuş için yaptıkları, başka bir maymuna yardım etmek için yapabileceklerine hiç benzemiyor. Katı sınırlarla belirlenmiş bir davranış şablonunu takip etmek yerine, yardımın türünü, kendinden çok farklı bir hayvanın özel durumuna göre ayarlayabilmiş. Alanının üzerinden geçen kuşlardan, ne tür bir yardım gerektiğine dair bir fikir edinmiş olmalı. Empatinin bu türlüsü hayvanlarda pek duyulmuş şey değildir, çünkü başkasının koşullarını tahmin etme becerisine dayalıdır.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?