Fransızlar, hem alternatif hayat tarzları yüzünden hem de batıya akan Kongo Nehri'nin güney kıyısında yaşadıkları için onlara Sol Kıyı şempanzeleri derler. Bu görkemli nehir, onları kuzeydeki şempanze ve gorillerden ayırır. Yine de bu maymunların her ikisiyle de ortak bir ataları vardır ve şempanzelerle paylaştıkları ata iki milyon yıl öncesine kadar hayatta kalmıştır. Bu atanın bonoboya mı yoksa şempanzeye mi benzediği sorusu büyük ödülü hak eder. Başka bir deyişle, bu iki maymundan hangisi daha orijinaldir, hepimizin türediği maymuna, görünüm ve davranış itibariyle hangisi daha yakındır? (...) Şu an için, biz ortak atamızdan ayrıldıktan çok sonra birbirlerinden ayrıldıkları için, bonobolarla şempanzelerin bize aynı ölçüde yakın olduğunu düşünmek uygun olacaktır. Yaygın kabul gören değerlendirmeye göre DNA'mızın %98,8'ini onlarla paylaşıyoruz ama bu rakamın sadece %95 olduğunu belirten ölçümler de var. Bonobo genomuna dair yakın tarihli yayınlar, hem bonobolarla ortak bazı genlerimizin şempanzelerde, hem de şempanzelerle ortak bazı genlerimizin de bonobolarda bulunmadığını doğruluyor. Daha kesin DNA karşılaştırmaları için biraz daha beklemek durumundayız, yine de insan evriminin tarihi bakımından sadece şempanzelerin önemli olduğu yolundaki argümanın şimdiden dayanağını kaybettiği açık. Bu bakımdan bonobalar da şempanzeler kadar önemli. Türümüzün bu iki maymunla da ortak özellikleri var; daha önce de söylediğimiz gibi, çift kutuplu maymunlarız biz. İyi günümüzde bonobolar kadar iyi, kötü günümüzde şempanzeler kadar mütehakkim ve sert olabiliyoruz.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?