Erkek fiziksel olarak düşüşe geçtiği anda oyunlar oynamaya, genç erkeklerden bazen birinin bazen diğerinin tarafını tutmaya başlar, böylece kendini herkesin başarısında anahtar konuma getinneye çalışır. Zayıflığını güce dönüştürür. İnsan siyasetindeki tecrübeli devlet adamlarını hatırlatır bu: hızlı zamanlarını geride bırakmış Dick Cheney'leri, Ted Kennedy'leri, en yüksek mevkiye kendileri çıkma hırsından vazgeçseler de herkesin danışmak için akın akın geldiği adamları. Sadece kendi kariyerlerine odaklandıkları için genç adamlardan o kadar faydalı danışmanlar çıkmaz. (...) Yeroen, Nikkie'yi iktidara getirmekle, kendisi için nüfuzlu bir rol biçmişti. Ancak Luit'in ölümüyle ağırlığı ortadan kalktı. Birdenbire Nikkie'nin ihtiyar erkeğe ihtiyacı kalmamıştı. Artık kendi kendine patron olabilecekti, en azından öyle sanıyordu. Halbuki ben Amerika'ya gittikten kısa süre sonra Yeroen, daha genç bir erkek olan Dandy'yle bağ kurmaya başladı. Seneler sürse de Dandy sonunda Nikkie'nin liderliğine meydan okudu. Bu sırada doğan gerilim Nikkie'yi çaresiz bir kaçma eylemine sürükledi. Adanın etrafındaki hendeğin karşı tarafına geçmeye çalışırken boğuldu. Yerel gazete bunun intihar olduğunu iddia etmişti ama bana göre ölümle sonuçlanan bir panik ataktı. Bu, Yeroen'den kaynaklanan ikinci ölüm olduğundan, bu kumpasçı erkeğe ne zaman baksam bir katil gördüğümü itiraf etmek zorundayım. (...) Bilinçli olsun olmasın, sosyal üstünlük daima zihinlerimizdedir. Toplumsal konumumuzu netleştirmek istediğimizde, dudaklarımızı gerip dişlerimizi göstermek gibi tipik primat yüz ifadeleri sergileriz. İnsan gülüşü bir yatıştırma işaretinden türemiştir, kadınların erkeklere nazaran daha fazla gülmesinin sebebi de budur. Davranışlanınız, en dostça haliyle bile, binlerce şekilde saldırganlık olasılığının ipuçlarını verir. Başka insanların alanına girdiğimizde çiçek ya da şarap götürürüz, birbirimizi selamlarken elimizi açıp sallarız, bu hareketin kaynağının elinde silah olmadığını göstermek olduğu düşünülür. Hiyerarşilerimizi biçimselliğe dökeriz -beden duruşuyla, ses tonuyla- öyle ki deneyimli bir gözlemci, bir-iki dakikada kimin yukarıda kimin aşağıda olduğunu anlar. Kıç yalama, yerlere kapanma ve göğsünü dövme gibi insan davranışlarından bahsederiz; benim çalışma alanımda resmen tanınmış davranış kategorileridir bunlar, hiyerarşilerin fiziksel olarak daha fazla dışa vurulduğu bir maziyi akla getirir.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?