En sevdiğim ofisimin (bende ofis bol) Yerkes Arazi İstasyonu'ndaki şempanzelere bakan bir penceresi var; böylece olup biten her şeyi görebiliyorum. Benden saklanamıyorlar (ne zaman yemeğimi çaktırmadan yemeye çalışsam anlaşıldığı üzre, ben de onlardan). İktidar politikaları, kavgalardan sonra barışmalar ve alet kullanımının önce tutsak maymunlarda gözlenip, sonra araziden teyit almasının sebebi basit gözlem. Genelde dürbünle gözlem yapıp, şahit olduğumuz her sosyal olayı bilgisayara kaydediyoruz. Oyun, cinsellik, saldırganlık, tımar, bebek bakımı ve her kategori içindeki yüzlerce ince ayrım için uzun bir kodlar listemiz var ve kim kime ne yaptı formatında sürekli veri giriyoruz. Olaylar çok karmaşık bir hal alırsa, mesela büyük bir kavga koparsa ya filme çekiyor ya da spor spikeri gibi teybe anlatıyoruz. Bu şekilde yüzlerce, binlerce gözlem biriktiriyor, sonra verileri düzenlemek için bir bilgisayar programı kullanıyoruz. İşimizden büyük zevk alsak da, primat araştırmalarının bezdirici bir tarafı da var. Maymunlara bir problem sormak istediğimizde onları gruptan ayırıp küçük bir binaya çağırıyoruz. Yardımcı olmaya zorlayamayacağımız için istekli olmalarına güvenmekten başka çaremiz yok. Maymunlar sadece kendi isimlerini değil diğer maymunların isimlerini de biliyorlar; böylece A bireyinden B'yi çağırmasını rica edebiliyoruz. İşin hilesi, deneyi hoş bir tecrübe haline getirebilmek. Joystick'leri olan bilgisayarlar çok ilgilerini çekiyor. Yardımcım içinde aygıtların bulunduğu arabayla göründüğü anda gönüllüler sıraya giriyor. Bilgisayarın anında geribesleme yapması, çocuklar gibi maymunların da çok hoşuna gidiyor.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?