Denizler Boyunca Aşk -Ali Ruhi- Pasaj 3 Singapur'da bir yerler,kış 1889 -Geçenler de bir hikaye anlatmıştınız,Mecnun'un Leyla ile buluşmalarının hikayesi onun gibi mi ? -Hele hatırlat bakalım şu hikayeyi! -Destur diyerek efendim...Mecnun bir gün fırsat buldu Leyla ile oturmaya muvaffak oldu.Leyla da onu sınamak için ondan bir dilek diledi Ey âşık! Neyin varsa getir. Sevgili'yi görünce konuşamaz olan Mecnun nihayet dile geldi,cevap verdi: A ay yüzlü! aşkınla ne suyum kaldı, ne kuyum.Ne ciğerimde azıcık kan , ne bedenimde bir parçacık can.Gönlümde elem çok,gözümde uyku yok.Aklımı yağmaya veren sen,uğruna delilik bulan ben.Benim senden başka neyim var? Eğer bir kuşcağız can ise istediğin ,senden emir yeter, derhal vereyim. A yiğit âşık! Can değil kastım.Ben onu senden ne vakit istesem alırım,başka neyin var , sen ondan bahset. Mecnun o vakit arandı, yakasında sakladığı bir iğnesi vardı onu çıkarıp sevgiliye sundu. İşte, dedi varlık âleminde sahip olduğum tek şey bu iğnedir.Varlık namına bundan gayrı bir şeyim yok.Bunu da neden taşıyorum bilmek istersen ,çölde ovada senin izini arar,yolunu bulmaya çalışırken kendimi kaybedip sık sık düşüyorum. A gönlümü alan , işte oralarda benim ayağıma,bedenime dikenler batıyor.Bu iğneyle o dikenleri çıkarıyorum ki yolda oyalanmayayım, sana kolay varayım. Leyla suç unsurunu bulmuş gibi sevindi ve atıldı: İşte ben bu iğneyi istiyordum senden.Eğer aşkında gerçek isen bu iğne nasıl layık oluyor sana.Bencileyin bir güzeli ararken, a coşkun âşık, o yolda,sevgili yolunda ayağına diken batarsa,onu çıkarmak doğru olur mu sence;dikeni çıkarırsan buna vefa derler mi acep?!.. -Doğru dersin Kumandan Mecnun adına,Leyla'nın aşkıyla ayağına batan dikenin, başkalarının armağan edeceği binlerce gül buketinden iyi olduğuna inandın mı şimdi.Sevgili yolunda ayağa batan dikeni ,yakaya iliştirilmiş gül saymayan bir âşık gülden geçtim,gül fidanından da aşağı bir ağaç ,bir odun değil midir?..Fidana bakılsa,bir tek gül elde etmek için binlerce dikene sabrettiği görülür. Âşık ise sevgili yolunda ayağına batan dikenden sakınacak ha!.. Yok... Yok... Aşk böyle basit bir şey değildir.
Diğer İskender Pala Sözleri ve Alıntıları
- "Bir şeyi çok umut etmek, umuda köle olmaktır."
- Ve unutma, her şafak, elinde fenerle gelen bir hırsız gibidir, ömürleri çalıp götürür. Uyanık dur!.
- Burası kalbinin en değerli yeridir. Burada siyah bir nokta vardır. Canın canı, sevenin cananı buradadır. O nokta, kurumuş bir damla kandan ibarettir. Adına sevda denir, siyaha çalan rengi yüzünden ona sevda derler. Bütün tecelli denizleri, bütün aşk ve ihtiras fırtınaları işte o bir damla kanın içinde dalgalanıp çırpınır. Aşırı sevgi bu damlayı tahrip edip dağıtırsa parçaları bütün vücuda dağılır.
- Ve unutma, her şafak, elinde fenerle gelen bir hırsız gibidir, ömürleri çalıp götürür. Uyanık dur!.
- "Ey yolcu, sevgiye yürü,ta ki hakikate eresin!"
- Sebep neydi, bütün varlığımın kendisiyle ayakta durduğunu bildiğim, hayatımın en değerli parçasıyla bir göz yumup açıncaya kadar neden ayrılıvermiştik?
- Hatıraları unutmak olanaksızsa; hatıralarda unutulmak kader olur.
- Ecel geldiğinde terk edecek ne kadar az şey var ise "Lebbeyk" diyerek ölüme o derece çok kucak açılabilir.
Varlığınız çoğaldığı oranda onu hayır yolunda azaltınız ki yolculuklarınız kolay olsun!...
Çokluğun derdi elbet çok olur; yokluk kapısında nefis de yok olur.
Yunus ne güzel söylemiş: "Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı" - Her şey zıddıyla kaimdir, o halde varlık da elbette yoklukla ölçülecektir.
Varlık çoğaldıkça burada keder, ötede sorgu çoğalacak; varlıktan geçtikçe keder de sual de yok olacaktır.
Fuzulî Mecnun'u Hakk'a erdirirken ona şöyle dedirtir:
Kurtar beni ıztırâb-ı gâmdan
Ver müjde vücûduma ademden
--------------------------
Gerçek mutluluk için arada sırada kederlenmek, hayatın hasılatını toplamak adına zaman zaman azaba uğramak, zorluklara maruz kalmak...
Ezel ile ebed arasında nefis ile ruhun, günah ile sevabın amansız mücadelesi...
İşte yolcunun asıl kimliğini oluşturan, hayat kütüğüne ne sıfatla kaydolunacağını gösteren mihenk... - Kimisi bilmem der, bilir; kimisi bilir bilmezlenir. Kimisi bilmediğini bilmez, bilirim der; kimisi bildiğini bilmiyor zanneder. Bilmemeyi bilmekle, bildiğini bilmemek aynı değildir. Kurtulanlar, bilmediğini bilenlerle bildiğini bilmeyenlerdir. Onlar birbirini bilir, birbirinden bilir, birbiriyle bilir. Ben dahi bildim, çünkü aşk işinde âşıkın mâşuka vuslatı cümle âşıklara âşikâr olur.