Cezaevine defalarca gittim, fakat Firdevs'i görme çabalarım hep boÅŸa çıktı. AraÅŸtırmamın tehlikeye düştüğünü hissediyordum. DoÄŸÂrusunu söylemek gerekirse, tüm yaÅŸamım bu baÅŸarısızlığın etkisi altındaydı sanki. Özgüvenim sarsılmaya baÅŸlamıştı; zor günler yaÂşıyordum. Öyle hissediyordum ki, bir insan öldürmüş, bir süre sonra kendi de ölecek olan bu kadın benden çok daha üstün bir inÂsandı. Onun yanında ben, yerlerde sürünen milyonlarca böcekten biriydim yalnızca.
Diğer Neval El Saddavi Sözleri ve Alıntıları
- Çünkü gelecek , istediğim renklerle boyamak üzere hâlâ benimdi. Özgürce karar vermek , istersem değiştirmek üzere hâlâ benim..
- Hayır, hiçbir şey başaramamıştım. Doktor olmak, hastalığa teşhis koymak, ilaç vermek ve para almaktan ibaret değildi. Başarı muayenehaneyi doldurmak, zenginleşmek ve adımı tabelalarda görmek değildi. Tıp bir meta olmadığı gibi, başarı da parayla ve ünle ölçülemezdi. Doktor olmak, kısıtlamalara ya da koşullara bağlı kalmadan, sağlığı ihtiyacı olan herkese dağıtmak demekti; başarı da başkalarına sahip olduğumuz şeyleri vermekti. Otuz yıllık hayatım gerçeğin farkına varmadan, hayatın nasıl bir şey olduğunu anlamadan ya da kendi potansiyelimi bilmeden geçmişti. Sadece almayı düşündükçe bunu nasıl yapabilirdim? Vermek zorunda olduklarım dışında kimseye bir şey vermemiştim.
- GERÇEK BİR KADININ öyküsüdür bu. Onunla birkaç yıl önce Kanatır Cezaevi'nde tanıştım. Çeşitli suçlardan tutuklu ya da hüküm giymiş bir grup kadın mahkumun kişilik yapılan üzerine bir araştırma yürütüyordum o sıralar.
Cezaevi doktoru, bu kadının adam öldürmekten idama mahkum edildiÄŸini anlattı. Ama o, Kanatır'daki diÄŸer kadın katillere hiç mi hiç benzemiyordu. - Cezaevine defalarca gittim, fakat Firdevs'i görme çabalarım hep boÅŸa çıktı. AraÅŸtırmamın tehlikeye düştüğünü hissediyordum. DoÄŸÂrusunu söylemek gerekirse, tüm yaÅŸamım bu baÅŸarısızlığın etkisi altındaydı sanki. Özgüvenim sarsılmaya baÅŸlamıştı; zor günler yaÂşıyordum. Öyle hissediyordum ki, bir insan öldürmüş, bir süre sonra kendi de ölecek olan bu kadın benden çok daha üstün bir inÂsandı. Onun yanında ben, yerlerde sürünen milyonlarca böcekten biriydim yalnızca.
- Firdevs, Doktor! Firdevs sizi görmek istiyor dediğini işittim.
Harika bir duygu sarmıştı içimi, gururluydum, mutluydum, coÅŸkuluydum. Gökyüzü pırıl pırıl bir maviydi. Dünyalar benim olmuÅŸtu. Bu duyguyu yıllar önce bir kez daha ilk defa aşığımla buluÅŸmaya giderken tatmıştım. - BIRAK KONUÅžAYIM. Sözümü kesme. Seni dinleyecek zamanım yok. Bu akÅŸam saat altıda almaya gelecekler beni. Yarın sabah buÂrada olmayacağım artık. İnsanoÄŸlunun bilmediÄŸi bir yerde olacağım. Bu dünyada kimsenin bilmediÄŸi o yere yapacağım yolculuk bana gurur veriyor.
- ÇoÄŸu insan gibi beÂnim de bir sürü kız ve erkek kardeÅŸim vardı. Baharda çoÄŸalan, kıÂşın titreyip tüylerim döken, yazınsa ishal olup zayıflayan, birbiri ardına köşeye büzülüp ölen civcivler gibiydiler.
- Kız çocuklarından biri öldüğü zaman babam her zamanki gibi yemeğini yer, anneme ayaklarım yıkatır, sonra yatmaya giderdi. Ölen çocuk erkekse babam annemi dövdükten sonra yemeğini yiyip gene yatağa yollanırdı.
- GeçmiÅŸimde, çocukluÄŸumda kayda deÄŸer bir ÅŸey yoktu; ne aÅŸk ne de baÅŸka bir ÅŸey. Bu yüzden benim söylediÄŸim her ÅŸey geleÂcekle ilgiliydi. Çünkü gelecek, istediÄŸim renklerle boyamak üzere hala benimdi. Özgürce karar vermek, istersem deÄŸiÅŸtirmek üzere hala benim...
- Bitirme sınavlarının soÂnuçları açıklanırken, okul İkincisi ve ülke yedincisi olduÄŸum söyÂlendi. Diplomalann dağıtıldığı gece özel bir tören vardı. Yüzlerce anababanın ve akrabanın bulunduÄŸu büyük bir salonda, müdire adımı okuyunca diplomayı almak için kimse ortaya çıkmadı. Salonu ani bir sessizlik kaplamıştı. Müdire adımı yineledi. AyaÄŸa kalkmaya çalıştım, fakat bacaklanm bana itaat etmiyordu. OturduÄŸum yerden seslendim:
"Burada."