Büyük şehirlerde herhangi bir mağazaya girdiğinizde hiç dikkatinizi çekmedi mi? Bu mekanlarda akıllara durgunluk verecek derecede emek harcanmaktadır. Hesaba sığmaz büyük ve son derece rafine çalışmaların yüde doksan dokuzunda, erkeğe yarar en ufak bir şey görmeniz mümkün müdür acaba, söyler misiniz?
Yaşamda lükse ait ne varsa hepsi onu arayan, onu değerlendiren kadınlar içindir. Atölyeleri, tezgahları, hatta fabrikaları teker teker geziniz. Bunların tümünün anlamsız, anlamsız olduğu kadar gereksiz birtakım kadın süsleri üretmekle meşgul olduğunu göreceksiniz. Nice nesil milyonlarca emekçi, bu manasız kadın hevesleri uğruna mahvolup gitmiştir. Tokalar, kolyeler, takılar... Möble, dekorasyon, her tür incik bomcuk. Ve bunca eöek, sırf kadının kaprislerini doyurmak için. Sonsuz güce sahip kraliçeler gibi, kadınlar, tarih boyunca insanoğlunun yüzde dokuzunu köleler gibi çalıştırmış ve sömürmüştür. Peki bunca sömürüyü ne amaçla yapmıştır kadın? Erkeklere verilen haklar kendilerine verilmediği için uygulaşmıştır kadın bunca baskıyı. Onlardan saklamaya çalıştığımız şehvetimiz üzerinde oyunlar kurarak -kurdukları tuzağa biz erkekler düştülçe- kadınlar bizden bu eşitsizliğin öcünü almış oluyorlar. Erkeklerle eşit hakların kendilerine verilmemiş olmasının acısını kadınlar böylelikle bizden kat kat çıkarmış oluyorlar. Şehvetin öcü bu. Biz erkekler üzerinde öylesine derin bir etki yaratmayı başarmışlardır ki, onların yanlarında, irademizi kaybediyoruz. Erkek kadına bir kere yaklaştı mı, afyon almış gibi, onun büyüsüne kapılmış demektir. Bilinç, muhakeme kabiliyeti yok olup gider... Çıldırmış gibi, deliler gigi, şarap içmiş gibi... Evet, bütün olay bundan ibaret.
Diğer Lev Nikolayeviç Tolstoy Sözleri ve Alıntıları
- Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.
- Bazıları hiçbir şeye inanmıyorlar ve bununla gurur duyuyorlar. Diğerleri, kendi menfaatlerine olan ve kitlelere iman görüntüsü altında inanmaya ikna ettikleri şeylere inanır görünüyorlar. Geriye kalan büyük çoğunluk ise kendilerine uygulanan hipnotizmayı iman olarak kabul ediyorlar ve inançsız yöneticiler ve ikna edicilerin kendilerinden istediği her şeye köle gibi itaat ediyorlar.
- İnsan, bir hayvanın can çekiştiğini görünce ürperti duyar. Kendisi -kendi öz varlığı- gözlerinin önünde ölüyormuş, var olmaktan çıkıyormuş gibi gelir.
Ya bu can çekişen, hayvan değil de insansa hemde sevdiği , üzerine titrediği biriyse, o zaman yaşamının sona ermesinden dolayı duyulan ürpertiye üstelik, onun üstünde, ruhu yaralanır, parçalanır. Bu yara vücuttaki bir yara gibi kimi zaman öldürür, kimi zaman iyi olur, ama yinede acır, dokununca acıtacak şeylerden kaçınır. - "Çok öğrenmek isteyen kişinin, çok acı çekmesi gerekir."
- Çünkü, eğer hayat saçmaysa ve ben de akıllı şeyleri çok seviyorsam, o zaman hayatı yok etmeliyiz.
- "Adın nedir senin?" diye soruyorlar. Bir adım olduğunu sanıyorlar. Oysa yoktur adım. Hepsini attım; ne adım vardır, ne yurdum. Ben varım yalnız. "Adın nedir?" İnsan. "Kaç yaşındasın?" Saymadım. İstesem de sayamazdım zaten. Her zaman vardım, her zaman da var olacağım çünkü.
- Ölümü herkeste, yakında kokacak bu cesedi ortadan kaldırmak zorunluluğunun verdiği telaşın can sıkıntısından başka bir duygu uyandırmamıştı.
- "Ne istediğimi kendim de bilmiyordum; hayattan korkuyordum, hayattan kaçıp uzaklaşmak istiyordum, ama yine de hayattan bir şeyler bekliyordum."
- Üstesinden gelebilirsen arzumun bu dünyada, bu, Tanrı katında bir başarı olur anca. Lakin beceremezsem bunu, yinede zevkle yerine getiririm bu arzumu.
- İnsan anne ve babasız yaşayabilir , fakat Allah olmadan yaşayamaz . / SYF:32