Bütün şerir kuvvetlerin ve bunca musibetlerin varlığını kabul ederek bunlarla milli birliği kurma imkanı var mıdır? Milli birliğimizi XX.asırda yeniden, ruh ve kültür dünyasında işe başlayarak meydana getirmek için, onu tehdit eden kuvvetlerin yok edilmesi lazım geliyor. Yukarıdan beri saydığımız muzır müesseselerin varlığına son verecek kudret bizde yoksa milli birliğimizi kuramayız. Ancak iman ve iktidar ile kurulacak, milli birlik ise birbirine yabancı, idealsiz ve iradesiz unsurların gelişigüzel birleştirilmesiyle meydana gelmez. Onu meydana getirici cevher yaratıcı maya, inanan ve imanın verdiği kuvvet ve cesaretle harekete geçen bir zümrenin eliyle tesir gücünü daima genişletmek suretiyle bu dava başarılacaktır. Evvela devlet kasalarından eller çekilsin. Menfaatlar bir batakta boğulsun. Çeşitli yollardan hakka para para toplama yarışlarına son verilsin. O zaman birbirlerinin vatanseverliğine inananlar, inanmadıkları taraflardan yürüyerek aralarında uçurum açacak yerde, inandıkları vr anlaştıkları yollardan giderek birleşsinler. Bütün prensiplere karşılıklı hörmet edilsin. Kalpler ve hüsnüniyetler birleşsin; derdimiz ve davamız bir olsun. Yalnız şekillere ve tatbikata ait şahsi görüş ayrılıklarını göz önünde tutmayalım. Dünyanın bütün yolları Roma'ya götürdüğü gibi hep ayrı yollardan gitsek bile sonunda aynı millet davasının huzurunda diz çökelim. Müslüman Türk'ün çarpan nabzına, onu tedaviye koşan bütün eller uzansın. İşte milliyetçilik bu ulvi hizmet anında başlayacaktır.
Diğer Nurettin Topçu Sözleri ve Alıntıları
- Eğer biz Mevlana'ların sunduğu ruhla dolsaydık, hergün bir yabancı ruhun taklitçisi bedbaht zavallılar olmayacaktık.
- Eğer biz Mevlana'ların sunduğu ruhla dolsaydık, hergün bir yabancı ruhun taklitçisi bedbaht zavallılar olmayacaktık.
- "Teknik, ilimlerin tatbiki demektir. Ancak gayesi değil, sadece tatbikatı, zira biliyorsunuz ki ilmin gayesi hakikati tanıtmaktır." [s.19]
- "Felsefe, insanın kainatı görüşüdür. (...) Şu halde onda biz varız. Felsefe, bir milletin benliğinden çıkarak kainatın her tarafına doğru uzanan iradesinin, sistem halinde ifadesidir. (...) Felsefesi olan milletin kalbi de vardır. İmanı olan bir cemaatın felsefesi mutlaka vardır." [s.20/1]
- "İslam dininin ihyası, kalkınmamızın belki en esaslı şartıdır. Ancak bu hareketi, onun içinden çöktürmüş olan din adamlarımızdan beklemek cidden abes olur; (...) Bu hareket, kültürümüzü ortaya koyacak felsefenin işidir. Zira İslam'ın özünü teşkil eden ilahi ruhu çoktan kaybettik." [s.27]
- "Din adamları, bugün ruhî hayat sahibi değildirler. Eğer olsalardı, dinin olduğu gibi, sanatın, ahlakın, felsefenin sahipleri olurlardı. Bunlar, dünya ölçülerini ahiret ahvaline pek fazla tatbik ettikleri için, yollarını şaşırmışlardır. Bütün ömürlerince ve geçimleri zoru ile akait talim eden bu zavallılar, olsa olsa din hayatının teknisyenleri sayılabilir." [s.28]
- "Bu hayatta, tecrübe, akla dayanmış bir merdivendir. Akıl ise kanadı aşk olmak şartıyle, kalbe ve ilhama yükseltici kuvvettir. Böyle bir anlayışla insan yolcusunun ilimden felsefeye, felsefeden dine yükselmesi lazım gelmektedir." [s. 62]
- Bizden kol, kalp ve kafa isteniyor, denmişti. Bunları, kendi irademizi kullanarak vermezsek bizden zorla alıyorlar ve zorla alan bizi esir ederek alıyor. Bizimle hareket etmeyen, bize karşı hareket ediyor. Fert, kurtuluşunu ancak kendi hareketiyle bulacak. ....... Büyük adamlar, iman yaratıcılarıdır. Bunlar, hareketleriyle kâinatı velveleye verenler değil, şuurları harekete getirenlerdir, insanda irade yaratanlardır. ............... Ruhunu inkâr eden insan, kurtuluşunu, değerleri devirmekte arıyor. Bu insan, istismar edici, esir edici, kendi emeğinin eseri olmayanı tüketici insandır. .......... Kendi emeğiyle yaşamayı dinî bir temel olarak tanıyan adam hangi zorbalığı yapabilir? İmanlı insanlıktan zorbalık doğamaz. Zorba-esir, hareket ahlâkına düşmandır, hareket kudretlerini kendinde öldürdükten sonra, başkalarının emeğiyle yaşama yollarını arayan adamdır. ......... Maddeyi ruha karşı koyan zorba hareket adamları, İskender, Sezar, Napolyon, Lenin insanlığın asırlarca çalışıp kurduğu medeniyetleri bir hamlede yıkmışlardır. Bunlar, insanlığa yeni bir değer getirmediler, belki eski değerleri yıkarak böyle harap olan insanlığı ferdiyetlerinin gururuna esir ettiler. ......... İnsanlığı gerçek çehresiyle tanımak için, küçük görünen, kalabalığın alkışını toplamayan, ancak göz yaşından doğan eserlere bakın. İnsanlık, kaba gözlerle görünmeyen bu şuur hareketleriyle ilerlemiştir. Bugünkü insanlık, Konfüçyüs'ün ve Buda'nın Hz.İsa'nın ve Sokrat'ın, Hz. Muhammed'in ve Gandi'nin eseridir.
- Mazlum yaşamaya razı olan, adaletsiz insandır.
- Dürkeym ferdin şuuru yerine cemiyetin şuurunu, ferdin vicdanı yerine cemiyetin vicdanını, ferdin Allah'ı yerine cemiyetin tâ kendisini koymuştu. Ona göre fert, düşüncesinin temel şartlarını cemiyette hazırlanmış bulur, cemiyetten alır ve öylece kullanır. İyi ve kötünün örneğini yine cemiyetten alır, onun emrettiğini yapar, yasaklarından uzak durur. Nihayet, her bakımdan kendisinden üstün olan, maddî ve manevî bütün iktidarı kendisine bağışlayan cemiyete, her din içinde başka şekil ve hüviyet vererek, fakat daima aynı üstünlük tasavvuru altında, tapınır.