Birinci Dünya Savaşında Tecirli aşiretinden, Tecirli aşireti Avşarın bir koludur, diyenler de var, Birinci Dünya Savaşında bir aileden beş kardeşin beşi de askere alınıyorlar. Bu beş kardeşten hiçbirisi de savaştan dönmüyor, Sarıkamışta kırılıyorlar. Bu ağıdı ölenlerin anası, bacısı, köylü kadınları yakıyorlar. Vay anam kurasının ağıtları Pınarbaşı, Sarız, Tomarza Avşarında da çok var. Vay anam kurası üstüne çıkarılmış ağıt bir beş değil, belki yüz tane. Vay anam kurasına her köy ağıt yakmıştır hemen hemen. Bu ağıdın adına niçin ?Vay Anam Kurasının Ağıdı? demişler: 16?lılar askere alındıklarında çok küçüklermiş. Askere ?vay anam? diye ağlayarak gitmişler. 16?lılardan dönmeyenler ?dediklerine göre onlardan hemen hemen hiç dönen yokmuş? üstüne her yakılan ağıda ?Vay Anam Kurasının Ağıdı? demişler. Bugün bile Toroslardan, Uzunyayla Avşarından yüzlerce dörtlük Vay Anam Kurası Ağıdı derlenebilir. Ben bu ağıdı Anavarza köyünden, Hemiteden, Sarız Avşarlarından derledim. 1940-1945 yılları arası. Beş oğlum var beş taburda Silahı dolu kuburda Sabreyle kızım sabreyle Çok keramet var sabırda Oğlum gitti güle güle Gelmedi el ile bile Biri nergiz biri nevruz Biri sümbül biri lale Geçiyor gavurun sözü Padişah kırıcı bizi Din İslam elden gidiyor Ulaş bari Battal Gazi Tabur taburu karşılar Talim eder onbaşılar Yağmur yağıp gün değince Yatan şehitler ışılar Atının alnını sığar Önüne malağma yığar Babam bedel versin diye Uğrun uğrun boynun eğer Anan kurbanların olsun Dört bacın kadanı alsın Nider on iki deveyi Altısını bedel versin Kız: Yaşa anam oğlu yaşa Yazılanlar gelir başa Ana ben sana küskünüm Bedel vermedin kardeşe Ana: Öyle deme kızım Hatun Oğlum öldü kaldım yetim Böyle olacağın bilsem Alırdım oğlumu satın Aferin oğlum aferin Bir kara donlu neferim Taburuna vardı m?ola Kara kaküllü Çaparım Zıbınının içi astar Mevlam encamını göster O kıza kurban olayım Bostan oğlum bir kız ister Kız: Anam beş oğlan yetirmiş Arkası keten gömlekli Benim kardeş cirit oynar Kucağı on beş değnekli Ana: Atının alnı perçemli Üstü gülgülü keçeli Baban ölsün oğlancığım Beli çifte tabancalı Kız: Sarıkamış Altunbulak Soğanlıyı biz ne bilek Bizim uşak böyle gezer Aklı zıbın kara yelek Battın Avşar kazaları İbrişimin kozaları Sarıkamışta kırıldı Gonca gülün tazeleri Gene kavga sesleniyor On altılı isteniyor Gidenlerden biri gelmez Silahları paslanıyor
Diğer Yaşar Kemal Sözleri ve Alıntıları
- Abdi gitti; Hamza geldi...
- Üç günlük fani dünyada
Ölmeden gülen öğünsün
Beş vaktını da kazaya
Koymayıp kılan öğünsün
Deryalarda oynar kayık
Kimi sarhoş kimi ayık
Dünya fani insan konuk
Demlerin süren öğünsün
Metin Karac'oğlan metin
Yöğrük derler aşkın senin
İnsan insanın kıymetin
Sağlıkta bilen öğünsün - Nasıl alışsın, her yer başka başka, her yerin her insanı başka başka. Remzi Bey tanımadığı insandan, tanımadığı yerden korkardı. Kim bilir, bir insanın iyilik mi kötülük mü, dostluk mu düşmanlık mı düşündüğünü şöyle yüzüne bakınca, kim bilir? Tanışmadan, konuşup görüşmeden bir insan korkuludur, başka bir şeydir. Yani herhangi bir şeydir. Konuşup görüşüncedir ki işte o zaman insan insan olur. (...) Tanışmadan görüşmeden bir insan bir ıssız ada gibidir. Tehlikelerle doludur.
- ceviz ağacı çok değerlidir ama altında uyumayacaksın. gölgesi ağırdır. Bir de ceviz ağacının bir huyu vardır, budaklarından birisi oluşuken yakınında kim varsa ne varsa hemencecik budağın içine resmini nakşediverir. zamanla budakla birlikte resim de büyür.
- Bu köyden de çok çok kaçmak istiyordu... Ne yapacağını bilemiyordu. Bir şey biliyordu ki bu köyde kalmamalıydı. Ya da anası gitmeli bir yere. Anası, anası gitmeli. Herkes anasına düşman. İnsan bu düşmanlık içinde boğulur. Anasına olan düşmanlık kendine de geçiyor, boğulacak gibi oluyordu bu köyde...
- Abdi gitti; Hamza geldi...
- Üç günlük fani dünyada
Ölmeden gülen öğünsün
Beş vaktını da kazaya
Koymayıp kılan öğünsün
Deryalarda oynar kayık
Kimi sarhoş kimi ayık
Dünya fani insan konuk
Demlerin süren öğünsün
Metin Karac'oğlan metin
Yöğrük derler aşkın senin
İnsan insanın kıymetin
Sağlıkta bilen öğünsün - Nasıl alışsın, her yer başka başka, her yerin her insanı başka başka. Remzi Bey tanımadığı insandan, tanımadığı yerden korkardı. Kim bilir, bir insanın iyilik mi kötülük mü, dostluk mu düşmanlık mı düşündüğünü şöyle yüzüne bakınca, kim bilir? Tanışmadan, konuşup görüşmeden bir insan korkuludur, başka bir şeydir. Yani herhangi bir şeydir. Konuşup görüşüncedir ki işte o zaman insan insan olur. (...) Tanışmadan görüşmeden bir insan bir ıssız ada gibidir. Tehlikelerle doludur.
- ceviz ağacı çok değerlidir ama altında uyumayacaksın. gölgesi ağırdır. Bir de ceviz ağacının bir huyu vardır, budaklarından birisi oluşuken yakınında kim varsa ne varsa hemencecik budağın içine resmini nakşediverir. zamanla budakla birlikte resim de büyür.
- Bu köyden de çok çok kaçmak istiyordu... Ne yapacağını bilemiyordu. Bir şey biliyordu ki bu köyde kalmamalıydı. Ya da anası gitmeli bir yere. Anası, anası gitmeli. Herkes anasına düşman. İnsan bu düşmanlık içinde boğulur. Anasına olan düşmanlık kendine de geçiyor, boğulacak gibi oluyordu bu köyde...