Bir pâdişâhın acemi bir kölesi vardı. Bir gün bu köle ile gemiye binmişti. Köle o zamana kadar hiç gemiye binmemiş ve deniz görmemişti. Gemi yolculuğunun bir takım sıkıntıları ve zorlukları vardı. Köle, gemi limandan ayrıldığı andan itibaren titremeye başladı. Ne yaptılarsa köleyi sâkinleştiremediler. Gemide âlim bir kişi vardı. Hükümdara; Müsaade ederseniz ben onu susturayım dedi. Hükümdar da o zâta izin verdi. O zât, köleyi denize attırdı. Köle birkaç kere suya battı, çıktı. Geminin bir tarafına can havliyle tutundu. Onu saçından tutup gemiye aldılar. Bu olaydan sonra köle, köşesinde sessiz ve sâkin oturdu. Hükümdar âlimden bu işin hikmetini sordu. O da; Köle suya girmeden evvel, gemideki selâmetin kadrini ve kıymetini bilmiyordu. İşte huzurla, saâdet ve sıhhat de böyledir. Huzûr içinde yaşayan, mesûd olan, bir felâkete uğramadıkça, o huzûr ve saâdetin kıymetini bilmez. İnsan hasta olmadıkça da, sağlığının kıymetini bilmez dedi. 'Ey kardeş..! Bu dünya kimseye kalmaz. Gönlünü, her şeyi yaratan Allah-ü Tealaya bağla. Sana bu kafidir. Dünya mülküne güvenip bel bağlama. Çünkü bu dünyada senin gibi birçokları yaşamış ve sonunda ölüp gitmiştir. Değil mi ki, en sonunda ölüm vardır ve bu can göç yolunu tutacaktır. O halde ister taht üzerinde can vermişsin ister toprak üzerinde, ne fark eder...!'
Diğer Şirazlı Şeyh Sadi (Şirazî) Sözleri ve Alıntıları
- Sıcaktan kavrulan kum çölünde,
Susuzluktan kıvranan insanın ağzına
İster inci, isterse sedef aksın, ne çıkar! - Ne eşek gibi yük altındayım,
Ne bey gibi deve üstündeyim,
Ne efendi, ne köleyim,
Hiçbir şeyim yok.
Olmayan şey için kederlenmem.
Soluğum rahat. Her nefes bir ömür gibi. - İnsanoğlu bir bedenin azaları gibidir.
Aynı özden yaratılmıştır çünkü.
Bedenin bir yeri acırsa diğer uzuvlar da rahatsız olur bundan.
Başkasının üzüntüsünü paylaşmayana insan adı verilmez. - Fare yakalamada aslan gibidir kedi, lakin, kaplanla kavgaya girişse fareleşir.
- "Dilin konuşabiliyorken susma, konuş" dedi, "yarın ecel dilini susturacak, ister istemez susacaksın."
- Bir gün hamamda yıkanırken bir parça güzel kokulu kil vermişti arkadaşım.
"Misk mi, yoksa amber misin? Ne güzel korkuyorsun, bayıldım." dedim kile.
"Ben" dedi, "basit bir kil idim, bir süre gülle arkadaşlık yaptım, gülün kokusu sindi üzerime!" - "Bir tümseğin üzerinde otla bağlanmış birkaç demet taze gül gördüm. ?Bu değersiz ot ne oluyor ki gül ile birlikte bulunuyor?' dedim.
Ot ağladı ve şöyle dedi:
?Sus!
Kerem sahipleri arkadaşlığı unutur mu! Her ne kadar güzelliğim, rengim, kokum yoksa da nihayet ben de bu güllerin bittiği bahçenin otu değil miyim?'" - "Bir tümseğin üzerinde otla bağlanmış birkaç demet taze gül gördüm. ?Bu değersiz ot ne oluyor ki gül ile birlikte bulunuyor?' dedim.
Ot ağladı ve şöyle dedi:
?Sus!
Kerem sahipleri arkadaşlığı unutur mu! Her ne kadar güzelliğim, rengim, kokum yoksa da nihayet ben de bu güllerin bittiği bahçenin otu değil miyim?'" - Arkadaş!
"Filan kişi öldü," diye ölümün duyurulmadan iyilik yap ve hayatın değerini bil. - Lokman Hekim'e
"Güzel ahlakı kimden öğrendin?" diye sordular.
"Ahlaksızlardan" dedi.