Bir kuralı ihlal ettiğimizde verdiğimiz tepki çok şey anlatır. Yüzümüzü öne eğer, gözlerimizi kaçırırız, omuzlarımızı kamburlaştırır, dizlerimizi büker, küçülmüş gibi görünürüz. Ağzımız sarkar, kaşlarımız yukarı kalkıp tehditkar olmayan bir ifade alır. Utanır, yüzümüzü ellerimizin arkasına saklar, yerin dibine geçmek isteriz. Bu görünmezlik arzusu itaat gösterilerini hatırlatır. Şempanzeler liderleri için tozun toprağın içinde sürünür, ona aşağıdan bakmak için vücutlarını eğer ya da tehditkar görünmemek için ona kıçlarını çevirirler. Halbuki baskın erkekler kendilerini daha büyük gösterir ve cenin pozisyonu almış olan astlarının kelimenin tam manasıyla üzerine basıp geçerler. (...) Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegane ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır. Gerçekten onların düşündükleri gibi olsa, yanaklarımıza ve boynumuza kan hücum etmese, tenimizdeki renk değişikliği deniz feneri gibi göz almasa bizim için daha iyi olmaz mıydı? Anadan doğma bir düzenbazın böyle bir işaret taşıması akla uygun gelmiyor. Yüz kızarmasının benim bildiğim tek faydası, başkalarına hareketlerinizin onları nasıl etkilediğinin farkında olduğunuzu göstermesi. Bu da güven uyandırır. Duygularını yüzlerinden okuduğumuz insanları, en ufak bir utanç ya da suçluluk işareti göstermeyen insanlara tercih ederiz. Kural ihlalleri konusundaki rahatsızlığımızı ileten dürüst bir işaret geliştirmiş olmamız, türümüze dair derin bir bilgi verir bize. Kızarma, bize ahlakı veren evrim paketinin bir parçasıdır.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?