Bir biliminsanı, büyük plastik bir kutunun deliklerine bir çubuğu sokuyordu ve sonunda kutudan şekerler boşalıyordu. Aslında deliklerden sadece birine dokununca şeker çıkıyordu, diğerlerine değil. Kutu siyah plastikten yapılsa bazı deliklerin sadece göstermelik olduğu anlaşılmazdı. Halbuki kutu şeffaf olduğundan şekerin nereden geldiği belliydi. Eline çubuk verilen yavru şempanzeler, kutu şeffaf olduğunda sadece gerekli hamleleri yapmış, boş delikleri es geçmişti. Olaya dikkatlerini daha fazla vermişlerdi. Öte yandan çocuklar, bir maksadı olmayan hamleler de dahil biliminsanının onlara gösterdiği her şeyi taklit etmişlerdi. Şeffaf kutuda da aynı şeyi yapmışlar, olayı maymunlar gibi hedef odaklı bir işlem olarak görmek yerine, sihirli bir ritüel gibi yaklaşmışlardı. (...) Türümüz inanılmaz batıl inançlara sahiptir; akıllı bir hayvana yakışmayacak türlü türlü alışkanlıkları vardır. Şeytanın kulağına gitmesin diye tahtaya vururuz, takımımızın maçını seyrederken şans getirsin diye eski bir tişört giyeriz, kimi futbolcular iç çamaşırlarını ters giymeden sahaya adımını atmaz, beyzbol oyuncuları da ellerine sopayı almak için bile bir sürü ritüelden geçer. (...) Batıl inançlar gerçeklikle hayal gücü arasındaki sınırı bulandırır, tıpkı din ve Tanrı inancı gibi. Tanrı'nın varlığı bir seviyede çoğu insan için mutlak bir kesinlik taşır ama başka bir seviyede daima eleştiriye açıktır. Dine, inanç denmesinin sebebi tam da görülmeyen şeylere güvenmesidir. Yukarıda, kutularla yapılan taklit deneyinde de görüldüğü gibi, biz insanların buna eğilimi vardır. Maymunlar kendilerine verilen görevi, temel gereklilikleri üzerinden, gereksiz hamlelerden kaçınarak yerine getirmiştir, halbuki çocuklar deneyi yapan kişiye güvenmiş ve onun her hareketini taklit etmişlerdir. İşleme gizemli bir anlam yüklemişlerdir.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?