Bilimi anlamak güç olabilir. Bilimsel gerçekler yerleşik inançlara meydan okuyabilir. Ürünleri siyasetçilerin ya da sanayicilerin ellerine teslim edildiğinde, kitle tahrip silahlarına ya da çevre için ölümcül tehditlere dönüşebilir. Ancak, gözden kaçırılmaması gereken nokta, bizlere armağanlar sunduğudur. Einstein'ın raporunun, deneysel sonuçları açıklamaya çalışarak başladığına dikkat edin. Her fırsatta bilim adamları deney olanağını kullanır. Ne gibi deneylerin gerektiği, o sırada geçerli olan kuramlara bağlıdır. Bilim adamları, o kuramları kırılma noktasına değin sınamakta kararlıdır. Sezgilerine güvenmezler. Dünya'nın düz olduğu da bir zamanlar mutlak doğrular arasındaydı. Ağır cisimlerin hafif olanlardan daha hızlı düştüğü, kan emici sülüklerin hastalıkları iyileştirdiği, bazı insanların doğal olarak ve Tanrı'nın emriyle doğuştan köle oldukları da öyle. Evrenin merkezi diye bir yer olduğu ve Dünya'nın tam o noktada bulunduğu da sayısız sezgilerdendi. Einstein tersini gösterene kadar, mutlak devinimsizlik diye bir standart olduğu düşünülüyordu. Gerçek, şaşırtıcı ya da bildik sezgilere ters olabilir. Derinden bağlandığımız inançlarla çelişebilir. Gerçeğe ulaşmanın yolu da deneyden geçer. Bilim, biliyor görünmeye çalışanların yalanını yüzlerine vurmanın yoludur. Gizemciliğe, batıl inanışlara, işi olmayan yerde karşımıza çıkarıldığında da dine karşı bir siperdir. Değerlerine bağlı kalırsak, yalanla kandırılmaya çalışıldığımızda bizi uyarır. Hatalarımızı çok geç olmadan düzeltme olanağı verir.
Diğer Carl Sagan Sözleri ve Alıntıları
- Yeterince uzun zamandır aldatılmışsak, aldatmacayı ortaya koyan her türlü kanıtı reddederiz.
- Yeterince uzun zamandır aldatılmışsak, aldatmacayı ortaya koyan her türlü kanıtı reddederiz.
- Birçok alanda bilgisiz olduğumuzu kabullenmektense evrenin anlaşılamayacak denli kutsal yapıda olduğu gibi ifadelere başvuruyoruz. Anlamadığımız kavramlardan sorumlu tutmak üzere bir Bilinmezler Tanrısı buluyoruz...
- Saflık içeren sorular, sıkıcı sorular, yanlış yapılandırılmış sorular, yetersiz özeleştirinin ürünü sorular vardır. Ama her soru, dünyayı anlamak için atılmış bir çığlıktır. Aptalca soru diye bir şey yoktur.
- Ama benim düşüncelerimi içgüdülerim yönlendirmiyor. Dünyayı anlamak konusunda ciddiysem, ne denli haz verici olursa olsun, düşünmek için beynimden başka bir araca başvurmak başımı derde sokar. Gerçekten, yargıya varmak için kanıtı beklememin hiçbir sakıncası yok, sizi temin ederim.
- Dünya'ya yeni inmiş ve çocuklarımıza televizyon, radyo, sinema, gazete, dergi, çizgi roman ve kitap yoluyla neler sunduğumuzu araştırmaya girişmiş bir uzaylı, onlara cinayet, tecavüz, acımasızlık, batıl inanış, budalalık ve tüketim öğretme kararı aldığımızı düşünecektir. Doğrusu bu çabayı gerçekten gösteriyor, büyük ölçüde de başarılı oluyoruz. Çocuklara bilimsel düşünce ve umut aşılamaya çalışsaydık nasıl bir toplum olurduk?
- A Candle in the Dark (Karanlıkta Bir Mum), Thomas Ady tarafından yazılmış, o sıralarda ?insanları arındırmak' gerekçesiyle sürdürülen cadı avlarını şiddetle eleştiren, büyük ölçüde İncil'e dayalı, 1656'da Londra'da basılmış cesur bir kitabın adı. Sözü geçen çağda Avrupa'da, herhangi bir hastalık ya da fırtınadan, olağanın dışında gerçekleşen her şeyden büyücülük sorumlu tutuluyordu.
- Kimi iddiaları sınamak oldukça zordur; örneğin, bir hayaleti ya da brontosaurusu bulmaya yönelik bir araştırma gezisinden eli boş dönülmesi, bu yaratıkların var olmadığı anlamına gelmez. Kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir.
- İnsanoğlu "tanrı" sözcüğünü nedenlerin kaynağını bulamadığı, doğal olanın kaynağı anlaşılır olmaktan çıktığı zaman kullanır ya da nedenleri birbirine bağlayan zincirin halkalarını kaybettiği anda, sonucu Tanrı'ya bağlayarak sorunu çözer ve araştırmasına son verir. Bu yüzden, bir şeyin oluşunu tanrılara bağladığında, aslında zihnindeki karanlığın yerini, hayret duygusuyla önünde eğildiği alışılmış bir sese terk etmekten başka bir şey mi yapıyor? (Kitapda "Systeme de la Nature - Doğa'nın Sistemi" kitabından yapılan alıntı)
- Sık sık, "Dünya dışı zekâ olduğuna inanıyor musunuz?" sorusuyla karşılaşıyorum. Verdiğim yanıt, standart savları içeriyor: Uzayda çok sayıda yıldız var, yaşam molekülleri her yerde mevcut; milyarlarca ifadesini kullanmayı da unutmuyorum kuşkusuz. Sonra da evrende bizden başka zeki varlık olmaması görüşünün benim için çok garip olduğunu, ama henüz olduğunu kanıtlar yönde güçlü verilere de rastlamadığımızı belirtiyorum. Genellikle, ardından şu soru geliyor: "Kişisel görüşünüz nedir?" Ben de, "Kişisel görüşümü az önce belirttim size" diyorum. "Evet anlıyorum, ama içgüdüleriniz ne söylüyor size?" Ama benim düşüncelerimi içgüdülerim yönlendirmiyor. Dünyayı anlamak konusunda ciddiysem, ne denli haz verici olursa olsun, düşünmek için beynimden başka bir araca başvurmak başımı derde sokar. Gerçekten, yargıya varmak için kanıtı beklemenin hiçbir sakıncası yok; sizi temin ederim.