Benim için ahlak bir Yardım Etme ya da Zarar Verme(me) meselesidir. Bu ikisi birbiriyle bağlantılıdır. Eğer boğuluyorsanız ve ben size bilerek yardım etmiyorsam, size zarar veriyorum demektir. Yardım etme ya da etmeme kararım kesinlikle ahlaki bir karardır. Yardım etme ya da zarar vermeyle alakası olmayan şeyler, ahlaki bir mesele olarak sunulsalar bile ahlak alanı dışındadır. Muhtemelen sadece bir teamüldürler. Mesela ABD'ye taşındığımda yaşadığım ilk kültür şoklarından biri, bir kadının alışveriş merkezinde bebeğini emzirdiği için tutuklanması olmuştu. Bunun rahatsız edici bir davranış olarak algılanması beni şaşırtmıştı. Yerel gazetem, kadının tutuklanmasını toplum kurallarıyla ilgili, ahlaki bir mesele olarak sunuyordu. Ama doğal annelik davranışı kimseye zarar veremeyeceğinden, aslında bir norm ihlalinden başka bir şey değildi. İki yaşından itibaren çocuklar ahlaki ilkelerle (çalma) kültürel normları (okulda pijama giyilmez) birbirinden ayırabilirler. Bazı kurallara karşı gelmenin birilerine zarar verdiğini, bazı kurallara karşı gelmeninse sadece beklentilere aykırı olduğunu bilirler. İkinci türden kurallar kültürden kültüre değişir. Avrupa'da her kumsalda görülen çıplak memelere kimse dönüp bakmaz bile, ama evimde bir silah bulunduğunu söylesem herkes acayip rahatsız olur ve bana ne haller olduğunu merak eder.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?