Beni anlıyor musun, sevdiğim? Son umudumsun. Geldiğim katranın içine yeniden itme beni. Beni umutsuzluğa itme. Beni bırakma. Güzelliğin ve umudun ışıtsın istiyorum gözlerimi. Bırakma beni. Geceden usandım, gündüzünü alma üstümden. Esirgeme, daha yeni alışıyor gözlerim ışığına. Çekme dursun. Ve umut nedir, çoğalsın yüreğimde, esirgeme. Seni seviyorum. Güzelliğini seviyorum. Alnının gülerken beliren kırışığını seviyorum. Kaşının arada bir kalkar gibi olmasını ve gözlerini ve bakışını umut veren bakışını ve ateşini gözlerinin, ısıtan ve ellerinin serinliğini seviyorum. İyiliğini? Ve bana çapraz çıkan her şeye karşı, yanımda olmanı seviyorum. Beni bırakma.
Diğer Necati Tosuner Sözleri ve Alıntıları
- yaşadığım sevinçler tükenmişti. Gençken katlandığım sıkıntılar artık hiç katlanılmaz olmuştu. Yorgunluk.. bezginlik, umudun yerini almıştı. Dert gelip karşımda dimdik durmuştu. Başka bir dert ondan ayrışmış daha büyük bir dert olmuştu. Yeni dertlerin yüreklenmesine örnek olmuştu. Yapay bir dinginliğe bırakmaya çalışmıştım kendimi, içimde sanki çıban çıkmıştı. Unutmaya çalışınca çıban dikleniyordu. Kendisini unutturmuyordu. ''Kanatırım haa!'' diyordu. ''Kanatırsam...''
- İyi ki para etmiyor gözyaşı.
Yoksa neler gelmezdi insanın başına.
Hele, göz pınarları kuruduktan sonra... - Çisil çisil bir yağmur tabutumun darası. Benden ağır darası tabutumun. Yağmur gün gece. Kıymıklı çam kokusu. Peki, hani nerde -mi- ağırlığı yalnızlığımın?.. Evet, yıllarca hep yakındığım! Oysa, ölünce yalnızlık kalmaz ki... yerlerde yaprak hışırtısı, ayırdına varılmayan.
- Gömlek cebimde katlanılmış temiz bir mendil gibi güzel güzel duran üzünç, -sıkılmaya başladım hurda demir fiyatına gittiğim bu yaşamdan. Dünyanın sonuna varıyorum, -benim için yüksek. çok yüksek. "Bana bir düş gerek, -sonu boşa da çıksa..."
- Gözlerim kapalı soyunur gibi, bakarım pencereden dışarı görmeye gerçeği. Görülmez gerçeği.
- Mithat Bey, serinlerim diye yakasını açmıştı pencereye karşı, -ki pencereden serinlik değil, bezgin bir sıcak doluyordu içeri. Doğrusu, Mithat Bey de terledi mi, iyi terliyordu ve dikiyordu boyalı gazozu. Hiç de kötü adam değildir ya, onda çoğu aman bir ateştir yükselir. Karşısındakine kendisiyle nasıl da ilgilendiğini belirtmek istermiş gibi bir şey... Hani, biraz gö çıkarır bu. Geçende: "Ne o, daldın yine..." dedi bana. "Karadeniz'de mi battı, Akdeniz'de mi?.." Böyle anlarda, yüzüne bir yamadır gelir, yayılır. Aman, her şeyi öyle de bilir ki... "Nerde olması önemli mi?.." dedim. "Battı ki battı..."
- ( bir çırpıda) ... Daıgınlıklardan dalgınlıklara kapılarak ve "hiç yok" olandan bir mutluluk yaratarak ... Başaramayıp adımdan adıma çoğaltarak mutsuzluğunu, koyulaştırarak.. Ve ağırlaşarak, yürüyor. Sanki nereye gittiğini biliyor mu?
- Çocuk musun? Düştün, -mü? Dizlerin mi acıyor?.. Yüzün mü sürtündü yere? Avucunun hangisi uf!! olmuş? Kolunu şöyle tut, -kanamasın. O kadarcık bir şey kanamaz ki... Güzel.
- Sabah güneşi... Sabah güneşinde şöyle narin bir incelik de yokmudur?.. Hah ha, sabahlığa benzeyen!...
- Ne güzel bölüşümdür dudak payı!