Ben vedaları sevmem albayım. Hiç gitmesin insanlar. Hele gelmemek üzere giderlerse, çok üzülürüm albayım, dayanamam. Gelmemek üzere gidenler çok sevdiklerim olur genelde. Bi de bir hikaye bırakır ki geride, noksanlığın daniskası içinde. Ölse, öldü dersin, ama ölmez onlar. Ölmesinler de. Ölürlerse bi kere daha üzülürüm. Çünkü koklayamazlar bir daha çiçek. Yazık olur. Gönlüm geniş ama odalara yerleşecek insanlar yok ki albayım. Ben, bi şey yapmadım. Şimdi diyeceksin, yapmadın tabi ulan gül cemaline mi gelsinler, sanki cemalim çok gül de. Ne yapmalıydım albayım. Sevgi, yetmiyormuş her şeye. Hikmet'le çok konuştuk. Bilge'ydi, Sevgi'ydi çok anlattı bana da, tek sen misin sanki albayım iki kelam edilecek. Çok ileri gittim albayım, affet beni. Hikmet'e benziyorum gittikçe, ruhu şad olsun. Sevgi?yi her anlatışında Hikmet, sevgilerimi düşündüm albayım. -Düşün düşün bi bok olduğu yok bırak gitsin. Sağol, teşekkürler. Sevgiler, peyda olacak enkazlardan kurtulmak için mi var, yoksa enkazın müsebbibi mi onlar, tavuk mu yumurtadan çıktı yumurta mı tavuktan albayım. Konumuza dönecek olursak albayım, konunun ne kadar sıradan olduğunu görürüz. Bi Umut Sarıkaya var albayım, hepimiz aynı insanız ve o kadar çoğuz ki diyor. Konu sıradan olduğu için bu kadar konuşuyoruz. Hepimiz aynı insanız ve aynı şeyi yaşıyoruz. Belki de sıradan olmasına rağmen bu kadar acıtmasına içerliyoruz, bi de olağanüstü bi olay olsa, sıçtın diyor beynimiz. Beynimizin işi gücü yok bize laf yetiştiriyor albayım. Hayallerden uyandırıyor. Gerçekler var! Başkalarının uygulamaya çalıştığı tatsız ölçütler, gerçekler... Gerçekle her karşı karşıya gelişimde, onu ilk defa görmüş gibi yapıyorum albayım, tanımazlıktan geliyorum. Tanımamazlıktan gelirsem tanırım çünkü. Bugün yakama yapıştı, gerizekalı dedi, anla artık. Bi gün bulutlara sen de bakmaz olacaksın, umrunda olmayacak hiçbir renk. Yürü git pis mahluk dedim- aslında daha fazlasını da söyledim albayım, şimdi dilim varmıyor-bulutlara hep bakıcam ben, E. Serbes küser yoksa. Renklerden de renk beğenicem her gün. Yutmak istiyorsun ama lokman olmiycam. Ağlarım zırlarım yeri gelirse, ama ben Hikmet değilim, Gökçeyim ben. Kazanmak da var, kaybetmek de? Olsun; Âvâzeyi bu âleme dâvûd gibi sal Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş. Bâki kalan? Kaybetmedik bi şeyi albayım. Kazanmadık da. Hayatımdan süresiz izin isteyen çok sevgili arkadaşıma, yaşanamayacak olanların, yaşananlardan hep daha fazla olacak olmasının ağırlığıyla? Belki bir gün adliyede karşılaşırız. Belki de bir parkta, çocuk severken. Başkalarının çocukları, ya da kendi çocuklarımız olabilir. Çocuk demişken, evlendiğimi görmiyceksin kötü oldu bak, çok eğlenicektim o gün, görmeliydin. Kesin kızardın yine hukukçuya bak hey Allah'ım diye. Öyle çıkmışım oğlum annemden. Seni bilmiyoruz sanki, güldürme şimdi. Ha unutmadan, saçı sakalı uzatma sakın, olmuyor öyle. Velhasıl ? Napalım...Kimliklerimizden sıyrılıp, arkadaş kalamadık biz. İnsan çok aciz, miş ya hani. Yeterince isteseydik, kendi devrimimizi yapamaz mıydık sanki. Sevmiyorum gerçeği. Küçük hanım yine hayaller peşinde.. Küçük bir hanım olamayan küçük hanım. --- Hoşça kalın albayım. Sakızım düştü, onu alayım.?
Diğer Oğuz Atay Sözleri ve Alıntıları
- Gerçek, başkalarının bize uygulamaya çalıştığı tatsız bir ölçüdür.
- Gözleriniz çok ses çıkarıyor, albayım.
- Beklenen geç geliyor; geldiği sırada insan başka yerlerde oluyor.
- Düşüncemin duvarlarına resimler asmak istediğim halde bir türlü olmadı. Belirli noktalara biriken eşya, odanın çıplaklığını daha çok ortaya çıkardı.
- Belki yarın soğukta uyanmanın bir anlamı olur, sana çay pişirmek gibi. Ayaklarımın ucuna basarak yürürüm yataktan kalkınca. Tahtalar gıcırdar. Hayır, zamanla öğrenirim hangi tahtaların ses vermediğini. Sonra ne yaparım? Uyanmadı, çayın hazırlandığından haberi yok diye sevinirim. Bütün hayatımı, en ince ayrıntılarına kadar düşünerek hesapladığım iyiliklerin hayaliyle geçirdim albayım. Artık ne olacaksa olsun istiyorum.
- Acaba ağaçtan, ottan ya da uçamayan böceklerden filan bir yerden sevmeye başlamış mıydım? Bir yerden sevmeye devam edebilir miydim? Çünkü sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi. Ya hiç sevmemişsem bugüne kadar? Bir kitaba yeniden başlamak gibi, sevmeye yeniden başlamak pek kolay sayılmazdı herhalde.
- "Ben ve Olric sizleri sarsmaya geldik. Dünya tarihinde eşi görülmemiş bir duygululukla ve kendini beğenmişçesine ve kendinibeğenmişçesinesankibizdenöncebirşeysöylememişçesinegillerden olmaktan korkmadan kapınızı yumrukluyoruz."
- kelimeler, albayım, bazı anlamlara gelmiyor
- "Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim" dedi: Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: "Seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda..."
- "Haklısınız albayım." Oturdu. "Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor."