Diğer Don Miguel Ruiz Sözleri ve Alıntıları
- Bugün medeni insan "doğaya tapınma" kültürlerine ilkel bir din formu olarak bakıyor. Oysa bu batı kültürlerinin kendini beğenmiş tavırlarından biridir. Batı kültürü insanı her şeyin merkezine koyuyor. Doğayı kendisinden aşağı, kaynaklarını sömüreceği, açgözlülüğünü doyuracağı bir nesne olarak görüyor.
Daha... daha... daha fazla kazanmak için doymak bilmeyen hırsıyla çevresine zarar verdiğini bu zararın kendisi için bir intihar olduğunu bilmiyor.
Oysa bu "ilkeller" kendilerini doğanın bir parçası olarak görüyor. Dünyaya, güneşe, hayvana, ağaca her şeye canlı bir varlık olarak saygı duyuyor. Doğayı yok etmenin kendisini yok etmek anlamına geldiğini biliyor.
"İlkellerin" doğaya gösterdiği saygıyı batı kültürü "tapınma" diyerek aşağılıyor; kendi paraya tapınma kültürlerinin ve yaşamı tek boyutlu algılamanın gerçek "ilkellik" olduğunun farkında bile olmadan. (sf 7) - Gerçek siz, hiç büyümemiş olan içinizdeki o küçücük çocuk-
tur. Bazen içinizdeki çocuk dışarıya çıkar. O anlarda kendinizi
mutlu hissedersiniz. Eğlenirken, oynarken, resim yaparken, pi-
yano çalarken, kendinizi bir şekilde ifade ettiğiniz anlarda çocuk
dışarıdadır. Bu anlar yaşamınızın en mutlu anlarıdır. Gerçek siz
dışarıya çıktığında geçmişte takılmazsınız ve gelecekle ilgili en-
dişe duymazsınız. O anlarda çocuk gibi olursunuz.
Çocuk gibi olabilmeyi değiştiren bir şey vardır: sorumluluk.
Bu durumda Yargıç devreye girer: "Bir dakika, sorumlulukları
nı düşün, yapman gereken şeyler var. Çalışmak zorundasın.
Okula gitmek zorundasın. Hayatını kazanmak zorundasın."
Tüm bu sorumluluklar aklımıza geldiğinde yüzümüz değişir
ve yeniden ciddi bir surat takınır. Çocukların, yetişkinleri oyna-
dığı oyunları izlerseniz o küçücük yüzlerinin değiştiğini görür-
sünüz. "Şimdi ben bir avukatım" dediğinde hemen yüzü değişir.
Yetişkin yüz taklidini yapar. Mahkemelere gittiğimizde gördü
ğümüz yüz budur. Biz buyuz. - Ne yaparsan yap yapabildiğinin en iyisini yap.
- Her insanın zihni aynıdır. Önemli olan oraya ne tür tohum ekilip üretildiğidir.
- Bencilliğin nedeni sevgisizliktir. Kendinizi sevmelisiniz, işte bu sevgi büyüdükçe büyür. Ondan sonra bir ilişkiye girdiğinizde amacınız sevilmek olmaz. İlişki bir seçime dönüşür. Birisini eğer istiyosanız seçer, gerçekte kim olduğunu görebilirsiniz. Sevgisine gereksinmiyorsanız kendi kendinize yalan söylemeniz gerekmez...
- Ustaca sevmenin yegane yolu sevgiyi eyleme dökmektir. Sevginizi doğrulamanız, açıklamanız gerekmez. Gereken, sevgiyi yaşamaktır. Ustayı yaratan uygulamadır...
- Birisini ne kadar çok severseniz sevin onun olmasını istediği kişi olmayacaksınız. Bu, daha başlangıçta çoğumuzun düştüğü bir yanlış. Mutluluğumuzu eşimize dayandırıyoruz, ilişki de bu şekilde tıkanıp kalıyor. Tutamayacağımız sözler veriyor, kendimizi başarısızlığa mahkum ediyoruz...
- Körlüğümüzün bedelini ödüyoruz. Gözümüzü açarsak eğer yaşamı olduğu gibi görürsek büyük bir duygusal acının önüne geçeriz. Bu risk almayacağımız anlamına gelmez. Yaşayan varlıklarız, riskleri göze almamız gerekiyor. Başarısızlığa uğrarsak ne çıkar..? Kim aldırır..? Önemli değildir. Dersimizi alır yargılamaksızın yolumuza devam ederiz...
- Birisine onu sevdiğinizi söyleseniz, o da sizi sevmediği karşılığını verse, bu sizin için bir acı kaynağı mıdır..? Birisinin sizi geri çevirmesi aynı şeyi kendi kendinize yapmanızı gerektirmez ki... Sizi birisi sevmiyorsa başka birisi sevecektir. Her zaman başka birisi vardır. Sizinle olmayı isteyen birisiyle birlikte olmak, sizinle olması gereken birisiyle olmaktan daha iyidir...
- Siz bir bütünsünüz. Sevgi içinizden geldiğinde sevgi arayışınızın nedeni yalnızlık korkunuz olmaz. Kendinize karşı duyduğunuz onca sevgi içinde yalnız da olursunuz, sorun değildir. Yalnız olmaktan mutluluk duyar ama paylaşmaktan da zevk alırsınız...