Başka primatların böyle dertleri yok kuşkusuz ama onlar bile belli bir tür toplumu sürdürmek için gayret gösteriyor. Onların davranışlarında da bizim itibar ettiğimiz değerleri görüyoruz. Mesela dişi şempanzelerin, birbiriyle kavga etmiş erkek şempanzelerin ellerinden silahlarını alıp, onları barıştırmak için zorla birbirinin yanına çekiştirdiği görülmüştür. Dahası yüksek mevkideki erkekler, topluluktaki anlaşmazlıkları çözmek için sık sık tarafsız arabulucular gibi davranır. Bu topluluğu koruma kaygısı ipuçlarını, ahlakın yapıtaşlarının insanlıktan daha eski olduğu ve şu anda bulunduğumuz yere nasıl geldiğimizi açıklamak için Tanrı fıkrine ihtiyaç duymadığımız şeklinde yorumluyorum. Öte taraftan dini toplumdan çıkartsak neler olurdu? Bilimin ve doğalcı dünya görüşünün, geriye kalacak olan boşluğu nasıl dolduracağını ve insanlara iyi olmaları için nasıl ilham vereceğini ben pek gözümde canlandıramıyorum. (...) Bir haftalık transatlantik gezimden sonra, Tanrısız Maneviyat Olur mu? yazıma verilen 700 kadar cevabın neredeyse hepsini okuyacak zaman buldum uçakta. Yorumların çoğu yapıcı ve destekleyici nitelikteydi, ahlakın kökeni konusunda grinin farklı tonlarına inandıklarım ifade ediyorlardı. Ama ateistler, benim maksadımı tümüyle görmezden gelerek, dine daha fazla saldırmak için yazımı fırsat bilmişlerdi. Benim için dine duyulan ihtiyacı anlamak, onu yerle bir etmekten daha önemli bir hedef. Ateizmin temel önermesi, Tanrı'nın var olmayışı, bana hiç ilginç gelmiyor. Kimsenin varlığını ya da yokluğunu kanıtlayamayacağı bir şeyin varlığı konusunda didişmekle ne kazanacağız? 2012'de Allain de Botton'ın Ateistler için Dininin hemen başındaki şu sözleriyle ipler iyice gerildi: Herhangi bir din hakkında sorup sorulabilecek en sıkıcı, en kısır soru, borazan sesleriyle cennetten indirilmesi bakımından o dinin hakiki olup olmadığıdır. Yine de kimilerinin hakkında konuşabildiği tek mesele bu hala. Bu dar kafalılığa, münazara kulübündeymişiz gibi kazanmak ya da kaybetmekten başka seçeneğin olmadığı bu noktaya nasıl geldik?
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?