Bazen kandırması gerekmez mi insanın kendisini, değişmek, değişebilmek için, yenilenmek için. Nerede kaybettim ben kendimi? Bir zamanlar... bir zamanlar ne iyi bir adamdım mı diyecektim, hayır. İnançları ve idealleri olan bir insan. Bu olabilir. Ama sonra... Olur bazen. Sarsılırsın, güvenini kaybedersin, inancını kaybedersin. Olur bazen.
Diğer Güray Süngü Sözleri ve Alıntıları
- Sokaklar hep aynıdır ama siz aynı değilseniz aslında hiçbir şeyi aynı olarak algılamayacağınız için hiçbir şey aynı değildir. Önce size, hayatın içindeliğini hatırlatan ve bu nedenle yaşama sevincinizi perçinleyen bir sokak karmaşasını gösterir, sonrasında korkularınızı uyandıran ve tedirginliğinizi azdıran bir girdaba dönüşür. Olan aslında her gün o sokakta olandır ama üzerinizdeki etkisi bambaşkadır artık. Hayatın baş edilemez biçimde zor olduğunu, karmaşık olduğunu, her yanında girmekten imtina edilmesi gereken karanlık köşelerinin bulunduğunu hissedebilirsiniz tüm zerrelerinizde, yürürken. Bir çocuk bağırışı sanki sizi fişliyordur ve kol kola geçen bir çift sanki sizin kaybettiğiniz sevgiyi vuruyordur başınıza. Sevilmeye bile değer olmayan birisi haline gelmenin suçlusu aklınız, zihninizdir ve sokaklar yolda rahatça yürümesine sebep olacak bir hayatı kurması için kendisine hiç engel çıkarmamış zihinlere sahip insanlarla doludur.
- Gözden kaybolunca hayatını gözden geçirme ihtiyacı hissediyorsun. İki kez gözden kelimesi kullanıyorsun bu ifade için, ama bu senin hatan değil. Ortada hatanın varlığını kanıtlayacak herhangi bir belirti yok. Gözden kaybolmak meselesi aklına takıldığı için mi? Hayır aslında basit; söylemek istediklerin diline gelirken sıra gözetmiyor, onları anlamlı hale gelmesi için sıraya sokması gereken zihnin de görevini bu durumda yapmadığı için karışıyor bazı şeyler. İnsan hayatının bazen anlamsızlaşması da farklı açıdan aynı şeyin, bu şeyin olmasıyla gerçekleşiyor. Anlamsızlaşmanın gerçekleşmesi... Gariplikler... Amacının ile yaptıkların arasındaki uçurum ruhsal karışıklığa neden oluyor ki bu esnada amacın da bulanıklaşıyor. Hayatını anlamlı kılmalısın işte tam o anda. Bunun için yapman gereken pencereye yanaşmak. Perdeyi aralamak. Dışarıya bakmak. Gördüklerini kelimeler ile ifade etmek...
- Neden özgürlük? Çünkü kaybolmak istediğimden bahsetmiştim. Neden kaybolmak istediğimden bile bahsetmiştim, bunları tekrar söyleyecek değilim. Sadece şunu söyleyeceğim; kaybolmak istiyorsanız özgür değilsinizdir, bir şeyler sizi kuşatmıştır. Onların elindesinizdir. Kurtulmalısınızdır. Başka türlü kendiniz olamazsınız. Başka türlü özgür de olamazsınız. Özgürlük insanın kendisi olabilmesinden başka ne olabilir? Durduğu yerde yalnızca kim durabilir?
- Sokaklar hep aynıdır ama siz aynı değilseniz aslında hiçbir şeyi aynı olarak algılamayacağınız için hiçbir şey aynı değildir. Önce size, hayatın içindeliğini hatırlatan ve bu nedenle yaşama sevincinizi perçinleyen bir sokak karmaşasını gösterir, sonrasında korkularınızı uyandıran ve tedirginliğinizi azdıran bir girdaba dönüşür. Olan aslında her gün o sokakta olandır ama üzerinizdeki etkisi bambaşkadır artık. Hayatın baş edilemez biçimde zor olduğunu, karmaşık olduğunu, her yanında girmekten imtina edilmesi gereken karanlık köşelerinin bulunduğunu hissedebilirsiniz tüm zerrelerinizde, yürürken. Bir çocuk bağırışı sanki sizi fişliyordur ve kol kola geçen bir çift sanki sizin kaybettiğiniz sevgiyi vuruyordur başınıza. Sevilmeye bile değer olmayan birisi haline gelmenin suçlusu aklınız, zihninizdir ve sokaklar yolda rahatça yürümesine sebep olacak bir hayatı kurması için kendisine hiç engel çıkarmamış zihinlere sahip insanlarla doludur.
- Gözden kaybolunca hayatını gözden geçirme ihtiyacı hissediyorsun. İki kez gözden kelimesi kullanıyorsun bu ifade için, ama bu senin hatan değil. Ortada hatanın varlığını kanıtlayacak herhangi bir belirti yok. Gözden kaybolmak meselesi aklına takıldığı için mi? Hayır aslında basit; söylemek istediklerin diline gelirken sıra gözetmiyor, onları anlamlı hale gelmesi için sıraya sokması gereken zihnin de görevini bu durumda yapmadığı için karışıyor bazı şeyler. İnsan hayatının bazen anlamsızlaşması da farklı açıdan aynı şeyin, bu şeyin olmasıyla gerçekleşiyor. Anlamsızlaşmanın gerçekleşmesi... Gariplikler... Amacının ile yaptıkların arasındaki uçurum ruhsal karışıklığa neden oluyor ki bu esnada amacın da bulanıklaşıyor. Hayatını anlamlı kılmalısın işte tam o anda. Bunun için yapman gereken pencereye yanaşmak. Perdeyi aralamak. Dışarıya bakmak. Gördüklerini kelimeler ile ifade etmek...
- Neden özgürlük? Çünkü kaybolmak istediğimden bahsetmiştim. Neden kaybolmak istediğimden bile bahsetmiştim, bunları tekrar söyleyecek değilim. Sadece şunu söyleyeceğim; kaybolmak istiyorsanız özgür değilsinizdir, bir şeyler sizi kuşatmıştır. Onların elindesinizdir. Kurtulmalısınızdır. Başka türlü kendiniz olamazsınız. Başka türlü özgür de olamazsınız. Özgürlük insanın kendisi olabilmesinden başka ne olabilir? Durduğu yerde yalnızca kim durabilir?
- Yüzüne baktım, anlayamadım. Dikkatle baktığımı görmesin diye dikkatle bakamadım da. Anlamadığımı söylemeye de korktum.
- "Bravo Deniz, çözmüşsün beni!" dedim. Küçümseyerek, belki alay ederek, hicivle, biraz kızgın söylemiştim bunu. "Hayır," dedi. "Çözülecek şeyler problemlerdir. Sen problem değilsin ki "
- "Bravo Deniz, çözmüşsün beni!" dedim. Küçümseyerek, belki alay ederek, hicivle, biraz kızgın söylemiştim bunu. "Hayır," dedi. "Çözülecek şeyler problemlerdir. Sen problem değilsin ki. "
- Dünya üzerinde yaşayanlar insan değildi artık. Tüketiciydi onlar. Kahvaltıdan sonra akşama kadar bilincimden başka bir şey tüketmiyorum, ama akşamları bir tabak makarnayla yarım turp tüketiyorum.