Bazen bir hayal, gelip geçici bir suret aslından ne kadar tehlikeli olabiliyor. Tehlikeli, çünkü sureti içinde büyüten aşık, kendisini katarak onu büyütüyor. Bu yüzden belki en baştan yapılması gereken anlaşmadır aşkta sevenin sevileni uyarması: İzin verir misin, seni kurabilir miyim..? Seni yeniden yazabilir miyim..? Kendi içimde senden bambaşka bir sen çıkarabilir miyim..? Sonra tutup seni onunla yarıştırabilir miyim..? Sonrasında, ona uymuyorsun diye canını acıtabilir miyim...? Hayır tabiki..! Böyle bir anlaşmaya kim 'evet' diyebilir..? Nasıl cesaret edilebilir bu 'evet'e..? Evet, izin veriyorum, içinde benden bambaşka bir ben oluşturabilirsin. Sonra tutup, beni onla yarıştırabilirsin. Sonra ona uymuyorum diye canımı acıtabilirsin. Benim realitenin istilalarına mağlup düşmüş etten ve kemikten bedenimi düşlerinin ölçeğine vurabilirsin. Ve sonra düşlerinin ölçeğine uymuyorum diye beni reddedebilirsin. Hayır. Elbette ki hayır. Rekabet edemeyeceğim yegane, içinde benden çıkardığın yeni bendir. Bir tek senin içindeki kendi görüntümle yarışamam. Suretim benden öndedir, suretimle yarışamam. Çünkü senin içindeki suretimin üzerinde sen varsın. Onu kendinle biçimlendirmedesin. Bir kere bu noktaya gelindi mi her sevileni bekleyen acı aldanış 'Beni seviyor'. Hayır seni sevmiyor. Kendi içinde yarattığı bir seni seviyor. Bu eylem kendi düşlerinin tümünü sana yüklemesine kadar sürecek. Ay'ın halleri. Büyüyen bir hilal. Sen sadece izin vereceksin, eşikçiliğin bu. Sonra sen ve kurgusal sen bir süre örtüşeceksiniz. Dolunay. Sonra örtüşmeyen kısmın örtüşen kısımdan fazla olduğu bir gün mutlaka gelecek. Eksiği sol tarafında, küçülen bir hilal...
Diğer Nazan Bekiroğlu Sözleri ve Alıntıları
Niye ki bunca acı?
Dünya imtihan yeriydi belli, bu da bir sınav, amenna.
Bu kadar sert sınanmak için ortada çok büyük bir aşkın olması gerekti; Allah'ın kuluna aşkı. Ne kadar çok sevildiğini mi bilmek istiyordu?
Ve ki bunca sert bir sınavı da ancak kulun Allah'a duyduğu aşk katlanılır kılabilirdi. Dünya cennet değildi, evet; olsaydı cennetin ne anlamı kalırdı?
"İşte bu dünyadaki her şey o kadar gölge. Perdenin bu tarafında hepimiz birer gölgeyiz aslında. Oyun bittiğinde bir püf!, mum söner. Oyun biter. Bütün suretler de karagözcünün kutusunda bir araya konur, kaldırılır. Geriye ne suret kalır ne perde."
Ey sıkıntı şiddetlen nasılsa geçeceksin.
Zaman sana hiç ummadığını ve biriktirmediğini getirir.
Hz.Ömer(ra)
kimselerin aklı ermez
çay sohbeti hikmetine
çünkü ezelde uğramış
mürşidinin ülfetine
lezzeti cennet şarabı
şad eder içen harabı
gönülde hikmet kitabı
dolar bu çay sohbetine
lezzetini içen bilir
dü cihandan geçen bilir
türlü mercan saçan bilir
gelin bu çay sohbetine
HOCA AHMET YESEVİ
" Tepeden tırnağa çamursun Adem ilk bakışta . Toprağın topraklığına batmış gibisin .Ama bu halinle kıymetlisin . Çünkü bu halini aşabilirsin . İçindeki kutsal ruha sahip çıkabilirsin . İşte o zaman melek değil ama melekler gibisin .Ve ey Adem , unutma , böyle bir tartıda melek gibi olmak melek olmaktan ağır çeker . Çünkü sen o iki şey arasında özgür irade - bilinçli seçimsin..."
Yalnızlık aşkın vekaletidir.
Ölüm aşkın kefaretidir.
Her aşk bir baş götürür.
kaza vardır kaderin gerçekleştiği anda...
Elini göğsünün üzerine koydu.
Sanki, dedi, bak tam şuramda, sol yanımda, kalbimin altında bir yer eksik kalıyor. Sonra bu kadarla kalmıyor, o eksiklik bütün ruhuma doluyor. Ne yapsam eksilmiyor ne yapsam dolmuyor.
Bahçelerde mor meni
Verem ettin sen beni
Ya sen İslam ol ay gız
Ya men olam Ermeni
Bengül Dedeoğlu
Nikolay Vasilyeviç Gogol
Robin Sharma
Sir Arthur Conan Doyle
Alper Canıgüz
Mario Levi
Philippa Gregory
Sadettin Ökten
Milan Kundera
Yalçın Tosun