Baskın şempanzeler kavgaları ayırmak için genelde ya zayıfı desteklerler ya da tarafsızca araya girerler. Bütün tüylerini dikip, kavgacılar bağırmayı kesene kadar ikisinin arasında dururlar; hücum ederek onları dağıtırlar; ya da birbirine kilitlenmiş kavgacıları elleriyle çeke çeke basbayağı ayırırlar. Bunu yaparken asıl amaçları taraflardan birini desteklemek değil, düşmanlığa bir son vermek gibi görünmektedir. Mesela tanıdığım en aklı başında lider olan Luit, alfa rütbesi aldıktan topu topu birkaç hafta sonra kontrol rolü diye bilinen şeyi üstlenmişti. İki dişi arasındaki kavga çığrından çıkmış, ortalıkta tüyler uçuşmaya başlamıştı. Bir sürü maymun koşup arbedeye katılmıştı. Bağırışıp dövüşen koca bir maymun yumağı kumun üzerinde yuvarlanıyordu, ta ki Luit içine dalıp döve döve hepsini ayırana kadar. Luit diğerleri gibi taraf tutmamıştı. Dövüşmeye kim devam ediyorsa ona bir tane ekleştirmişti. Maymunların akrabalarını, arkadaşlarını ve müttefiklerini kolladığı düşünülebilir. Maymun toplumunun çoğu üyesi için doğrudur bu, ama denetimi elinde bulunduran erkek farklı kurallara göre davranır. Luit, alfa olarak kendini çatışan tarafların üzerine yerleştirmişti; müdahaleleri arkadaşlarına yardım etmekten ziyade barışı tekrar tesis etmeye yönelikti. Luit'in, çatışmalarda belli bireylerden yana devreye girmesi, onlarla oturup birbirlerini tımar ettikleri zamana göre belirlenmiyordu. Tek tarafsız şempanzeydi, bu da bir hakem olarak görevini, sosyal tercihlerinden ayırdığı anlamına geliyordu. Bir topluluk her müstakbel hakemin otoritesini kabul etmez. Nikkie'yle Yeroen, Arnhem kolanisini takım halinde yönetirken, anlaşmazlık çıktığında Nikkie müdahale etmeye çalışırdı. Ancak çoğunlukla, sonunda şiddet gören kendisi olurdu. Özellikle yaşça büyük dişiler, gelip kafalarına vurmasını kabul etmezlerdi. Bunun bir sebebi Nikkie'nin tarafsızlıktan uzaklığı olabilir: Kavgayı kim başlatırsa başlatsın kendi arkadaşlarının tarafını tutardı. Halbuki Yeroen'in barıştırma çabaları daima kabul görürdü. İhtiyar erkek, zamanla kontrol rolünü genç ortağının elinden almıştı. Bir kavga çıktığında Nikkie hiç yerinden kımıldamaya zahmet etmiyor, vakanın hallini Yeroen'e bırakıyordu.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?