Atay?ın kişilerinin bugün bize yakın gelen özelliklerinden biri, hayat karşısında beceriksiz, hayatın acemisi olmaları.Tutunamayanlar'da. Selim Işık, Tehlikeli Oyunlar'da. Hikmet Benol, düşünmekten yaşamaya fırsat bulamamış, hayat bilgisinden yoksun, bu yüzden de zihinlerindeki doğrularla birlikte evde kalmış, çocuk kalmış kişilerdir. Her şey çok önceden belirlenmiş gibidir: Kitap kurdu, boş hayaller kumkuması, hayatın cılız gölgesi Selim çocukken ne futbol takımına girebilmiş, ne sınıf mümessili olabilmiş, ne korkularını yenip çocukluk aşkının peşinden dut ağacına çıkabilmiş, ne de büyüdükten sonra, kötü yaşarım korkusuyla hayata dahil olabilmiştir. Hikmet?in içindeki çocuk da, yaşamadığı için büyümemiştir. O da, Selim gibi düşünmenin kurbanı gibidir: Erkeklerin pijama ve terlikle dolaştığı, duvarlarına takvim asılan evleri gülünç bulduğu için kendine bir hayat kuramamış, sahte olurum ya da kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamamış, bir kere böyle düşündüğü için başka türlü düşünememiş, sırf öyle söylediği için bütün hayatını kelimeler uğruna harcamıştır. İçlerinden bir tek eyyamgüder Turgut Özben beceriklidir: Duraklara en kısa yoldan çıkabilir, dolmuşa herkesten önce binebilir; erken yaşta, öğretmenin gözüne girebilmenin bağırarak şiir okumaktan geçtiğini keşfeder; ama o da bu becerisini, hayat pasosunu, Selim?i anlamaya çalıştıkça kaybedecek, bir deliler treninde bir istasyondan diğerine dolaşmayı seçecektir. O halde bir kader birliğinden söz edilebilir: Bilinç, insanı hayatın dışına itecek; beceriksiz, tutuk ve işlevsiz kılacaktır. 30-31
Diğer Nurdan Gürbilek Sözleri ve Alıntıları
- Geçip giden zaman genellikle erkek, geçmişte kadındır Tanpınar'da. Erkek unutkan; kadın biriken, biriktiren, "velüt" ve "yekpare" zaman.
- 1. Okumak denen deneyimin bir yönü metni sahiplenmeye, onu kendi imgelerimize çe-virmeye itiyorsa bizi, bir başka yönü de metnin kurduğu mesafeyi kabul etmeyi gerektir. (s.11)
- 4. Yüzümüzü geçmişe dönmek, onun yüzünün bize dönmesi anlamına gelmeyebilir. (s.13)
- 5. Sanatı, " maziyi açacak bir anahtar" olarak gördü; gerçekleştirdiği ise, geçmiş kaybını, sanatı besleyen bir kaynağa dönüştürmekti. (s.13)
- 7. Şu soruyu sormuştu Tanpınar: "Neden geçmiş bizi bir kuyu gibi çekiyor?" Nerede ol-duğunu hatırlayamadığım bir yerde Nietzsche söylemişti sanırım: " İnsan bir kuyuya bakarsa, kuyu da ona bakar." Suyu çekilmiş, kurumuş bir kuyu olmalı Nietzsche'ninki. Tanpınar'ın kuyusunun dibinde ise hep bir su birikintisi vardır; tıpkı bir ayna gibi, ba-kana kendi yüzünü yansıtır. (s.15)
- 8. "Dinleyici hikâyeyi dinlerken kendini ne kadar unutursa, dinledikleri hafızasına o kadar yer eder." (s.16)
- Sanatçılar insan ruhunun doktorlarıdır. Delirtmek de iyileştirmek de onların elindedir .
- Büyürken hepimiz için birer dayanaktır sevdiğimiz yazarlar. Ebeveynlerimizden kaçıp sığındığımız, kendimiz seçtiğimiz için daha çok önemsediğimiz gerçek ebeveynlerimiz.
- Kişiye ayna tutan şeydir bakış; onu bütünleyen, tam olduğunu hissettiren şey.
- Yazarlar konuşamayanlar için de konuştuklarına inanmak ister.