Abdülhamit Devrinin Türkçülüğe Karşı Aldığı Tavır: 'Dil bahisleri yasaktır' diye bir padişah emri çıktı; Türkçüler susturuldu. Ve artık Meşrutiyet?e (1908 II. Meşrutiyeti) kadar dille ilgili bahisler gazetelerde görülmez oldu. 1900 senesinde basılan Necip Asım Bey?in Türk Tarihi de, Evliya Çelebi Seyahatnamesi gibi bir han odasında hapsedildi..? Yusuf Akçura, Türkçülüğün Tarihi, Kaynak Yayınları, İstanbul 2008, s. 92.
Diğer Yusuf Akçura Sözleri ve Alıntıları
- Osmanlı Devleti'nin menfaatı, bütün Müslüman ve Türklerin menfaatlarına aykırı değildir. Zira, tebaası olan Müslümanlar ve Türkler onun kuvvetlenmesiyle kuvvetlenmiş demek olduğu gibi, diğer Müslüman ve Türkler de, kuvvetli bir destek bulmuş olur.
Fakat İslam'ın menfaatı, Osmanlı Devleti'nin ve Türklüğün menfaatlarına tamamen uymaz. Zira, İslamın kuvvet kazanması, Osmanlı tebaasından bir kısmının (gayrimüslim olanların) sonunda kaybını ve bu cihetle Osmanlı Devleti'nin günümüzdeki topluluğundaki bir parçanın yok olmasını mucip olacağı gibi, Türklüğün müslim ve gayrimüslim anlaşmazlığıyle bölünmesine ve binaenaleyh kuvvetsizlenmesine sebep olur.
Türklüğün menfaatına gelince o da, ne Osmanlı Devleti'nin ve ne de İslam'ın menfatına büsbütün uygun gelmez. Zira İslam toplumunu Türk ve Türk olmayan kısımlarına bölerek zayıflatır, ve bunun neticesi olarak Osmanlı tebaaının Müslümanları arasına da nifak salıp Osmanlı Devleti'nin kuvvetsizlenmesini mucip olur. - Yukarıdaki mütalaalardan şu neticeler çıkıyor: Osmanlı Milleti yaratılması, Osmanlı Devleti için faydalara sahipse de, gayr-ı kabil-i tatbiktir. Müslümanların veya Türklerin birleşmesine yönelik siyasetler, Osmanlı Devleti hakkında eşit denilebilecek menfaat ve mahzurlar ihtiva etmektedir. Tatbikleri cihetine gelince, kolaylık ve zorluk yine aynı derecede denilebilir.
Bu halde hangisinin tatbikine çalışılmalıdır? Türk gazetesinin ismini işittiğim zaman, nihayet beni rahatsız eden şu suale cevap bulacağımı ümit ve ismine nazaran o cevabın da Türklük siyaseti olacağının zanneylemiştim. Lakin, gördüm ki, "hukuku muhafaza" olunacak, zihinleri temizlenecek, fikirleri sevindirilecek Türk, sandığım gibi şimdi bile Hanbalık'tan Karadağ'a, Timur Yarımadasından Karalar İline kadar Asya, Avrupa ve Afrika'nın mühim birer kısmını kaplayan büyük ırkın efradından herhangi bir Türk olmayıp, ancak Osmanlı Devleti tebaası olan bir Garp Türk'üdür. "Türk" yalnız onları görüyor, onları biliyor ve hem de ancak miladi on dördüncü asırdan beri, -ve Fransız menbalarına nazaran- biliyor. Ve binaenaleyh, şu zamanda aynı devletin tebaası olup müslim ve gayrimüslim ve fakat diğer cinsten bulunan cemaatler ve harici milletlere karşı yalnız onların "hukukunu muhafaza" etmek istiyor. Türk için Türklüğün askeri, siyasi ve modern geçmişi yalnız Hüdavendigarlardan, Fatihlerden, Selimlerden, İbni Kemallerden, Nefilerden, Bakilerden, Evliya Çelebilerden, Kemallerden teşekkül ediyor; Oğuzlara, Cengizlere, Timurlara, Uluğ Beylere, Farabilere, İbni Sinalara, Teftazani ve Nevailere kadar varamıyor. - Yukarıdaki mütalaalardan şu neticeler çıkıyor: Osmanlı Milleti yaratılması, Osmanlı Devleti için faydalara sahipse de, gayr-ı kabil-i tatbiktir. Müslümanların veya Türklerin birleşmesine yönelik siyasetler, Osmanlı Devleti hakkında eşit denilebilecek menfaat ve mahzurlar ihtiva etmektedir. Tatbikleri cihetine gelince, kolaylık ve zorluk yine aynı derecede denilebilir.
Bu halde hangisinin tatbikine çalışılmalıdır? Türk gazetesinin ismini işittiğim zaman, nihayet beni rahatsız eden şu suale cevap bulacağımı ümit ve ismine nazaran o cevabın da Türklük siyaseti olacağının zanneylemiştim. Lakin, gördüm ki, "hukuku muhafaza" olunacak, zihinleri temizlenecek, fikirleri sevindirilecek Türk, sandığım gibi şimdi bile Hanbalık'tan Karadağ'a, Timur Yarımadasından Karalar İline kadar Asya, Avrupa ve Afrika'nın mühim birer kısmını kaplayan büyük ırkın efradından herhangi bir Türk olmayıp, ancak Osmanlı Devleti tebaası olan bir Garp Türk'üdür. "Türk" yalnız onları görüyor, onları biliyor ve hem de ancak miladi on dördüncü asırdan beri, -ve Fransız menbalarına nazaran- biliyor. Ve binaenaleyh, şu zamanda aynı devletin tebaası olup müslim ve gayrimüslim ve fakat diğer cinsten bulunan cemaatler ve harici milletlere karşı yalnız onların "hukukunu muhafaza" etmek istiyor. Türk için Türklüğün askeri, siyasi ve modern geçmişi yalnız Hüdavendigarlardan, Fatihlerden, Selimlerden, İbni Kemallerden, Nefilerden, Bakilerden, Evliya Çelebilerden, Kemallerden teşekkül ediyor; Oğuzlara, Cengizlere, Timurlara, Uluğ Beylere, Farabilere, İbni Sinalara, Teftazani ve Nevailere kadar varamıyor. - ?Kandaşlığa, soya, etnisiteye dayanan, derebeylik sistemine göre oluşmuş küçük ve kapalı toplulukları ??millet?? bağı içinde birleştirerek, onlar arasında kaynaşma benzeşme ilişkilerinin gelişmesine yol açtı.??
- ??Çağdaş bir devletin en mühim unsuru olan millet, türdeştir: Çoğunlukla aynı lisanla konuşur. Fertlerin ilmi ve fikri seviyesi, hukuki, ahlaki, estetik, hatta siyasi fikir ve hisleri çok farklı değildir. Çağdaş bir devlette millet, aynı kültürün(harsın) mahsulüdür. Bundan dolayı, hiç olmazsa çoğunluğu aynı ideale (mefkureye) tutkundur. Dolayısıyla çağdaş bir devlet, millidir.??
- ??Kısaca, Doğu?da gericilik unsurları ruhanilerle toprak ağaları; inkılap unsurları, ilerleme ve gelişme unsuru, çiftçilerle şehirlilerdir. Bunun içindir ki Doğu kavimlerini Batı medeniyetine dahil etmek isteyenler, bu iki toplumsal sınıfa, köylü çiftçilerle şehirli sanatkarlar ve tüccarlara dayanıyorlar ve tamamen haklıdırlar.
- ??Gariptir, İslami Doğu?nun Batı medeniyetine girmesi aleyhinde, daima ve her tarafta toprak ağaları, ruhaniler ve yabancılardan meydana gelen bir üçlü ittifak teşekkül etmiştir! Burjuvazi ve demokrasiye dayanan Avrupa devletleri, İslam memleketlerinde toprak ağalarına ve onlara bağlı şeyh ve hocalara dayanarak sömürge siyasetini yürütüyorlar.??
- ??Bugün Cumhuriyet?e tarihin yüklediği vazife budur. Cumhuriyet bu vazifesini tamamen başaramazsa, yalnız kendisinin varlığı değil, Türklerin bağımsız hayatı tehlikeye girer? Bu bakımdan herhangi sınıf ve zümreden olursa olsun, bütün Türkiyelilerin umumi ve kapsamlı menfaatleri Cumhuriyet?in muvaffakiyetini lüzumlu kılar.??
- ??Hanımlar, Efendiler! İçinde yaşadığımız büyük tarihi devreyi kişiliğinde cisimleştiren Büyük Adam?ın emir ve kumandası altında birleşen harp erleri, Türk milletinin hayatını muhafaza içgüdüsünü dahiyane idare ederek, şahidi olduğumuz askeri zaferleri temin ettiler. O Büyük adamın etrafına toplanan tam şuurlu, açık kanaatli aydınlar da, yine milletin hayatını muhafaza içgüdüsüne dayanarak çağdaş Türk devletini kurabilirler. Türk aydınlarının bugünkü vazifesi, işte bu muazzam işe el birliğiyle, dağılmaksızın sarılmak ve yan çizmelere kapılmaksızın birlik halinde çalışmaktır.??
- ??İstanbul ne kadar güzel, ne kadar büyüleyici, ne kadar cazip olursa olsun, içinde yaşayanları sırf kendine bağlamak, sırf kendi güzelliğiyle yutmak ne kadar isterse istesin, acaba genç Türk nesli, sırf iradelerinin kuvvetiyle, yani iradelerini terbiye ederek bu sihir ve efsundan kurtulamazlar mı, büyüyü çözemezler mi? Gençler İstanbul?u sevmesinler demiyorum; sevsinler, çok sevsinler ancak akıllıca sevsinler! Bir güzel kadını bile sevmek, işi gücü terk edip onun dizinde yatmaktan ibaret kalırsa, aşık da maşuka da nihayet açlıktan ölürler.??