?? Orta Çağ ilmi ve din ilmi, düşünce ve hayatın hür bir şekilde gelişmesine fırsat vermiyordu. İlmi, İncil?e yarayacak düşünce itikat ve Hıristiyanlık dininin faydalanacağı düşünce ve inanç tarzı olarak keşfedene, ceza olarak derisinin yüzülmesini öngörmeleri nedendi acaba? Çünkü, daha önceki eski ve dini ilim dedikleri ilimde, insan bedenin damarları içinde kan değil de kas olduğu söyleniyordu. Adam bu adam ise insanın damarlarında kanın dolaştığını söylüyordu? Öyle ise, dinin bilgisine muhalif bilgi üreten bu adamın derisi yüzülmeliydi. Orta Çağda din ilmi sadece İncil?in anlaşılmasına özgü bir ilimle de sınırlı değildi. Hatta Hz. İsa?dan altı yüz sene önce, Aristo, Eflatun ve benzerleri tarafından meydana gelmiş, olgunlaşmış ve Betlamus gibi şahıslar tarafından yaygınlaşmış olan Yunan ilmi bile, o zamanın ilimleri arasındaydı. Hıristiyan bilginleri daha sonraları İsa (a.s)dan önce tekamül bulmuş, ilmi alıp, Hıristiyanlık dinine kattılar, İncil?in bölümleri; Aristo; Yunan felsefesi ve ilmi, eski tabiat ilmi, eski ilim veya din ilmi olarak meydana getirildi. Öyle ki, daha sonraları mütefekkirler, fizikçiler, kimyagerler, ressamlar, mühendisler ve benzerleri Aristo?nun aksine, muhalifine söz söyleyemez oldular. Kuşkusuz bizim ulemamızın ekseriyeti böyle bir taassuptan uzaktılar. Bilakis bizim toplumumuzda inkar edilmez bir gerçek, ulemayı, alimi kabul etmeyen cahillerin bulunuyor olmasıdır. Bu tip insanlar çoktur. Benim veya başka birinin, bir görüş açıklamış olduğu, bunu alimlerin kabul ettiği, ama cahiller tarafından kabul edilmediği gibi, bir türlü bundan vazgeçmediklerine defalarca şahit olmuşum. Ben Mekke?ye gittiğim zaman ulema ile cahillerin savaşına şahit oldum. Bütün ulema tavaf zamanında da kadınların yüzünün örtülmemesi üzerinde görüş birliği içindeydiler, ama o mukaddesçi cahillerin hiçbiri bunu kabul etmiyordu. Kabul edenler de oyun gereği öyle göründüler. Bir oyun hazırlığı içindeydiler. Oyun neydi? Bütün alimler yüzün örtünmemesinde ittifak içerisindeydiler. O kabul etmiyordu. O da kimdir? O mukaddesatçılığından dolayı kendisini din alimi zanneden cahildir.??
Diğer Ali Şeriati Sözleri ve Alıntıları
- Ya parolalar? Liberalizm! Yani duygusuzluk. Demokrasi! Yani "senin nasibini zaten ayırmış olanları seçmek!" Hayat mı? Maddi varoluş.
Ahlakiyat mı? Fırsat kollayıcılık(opportünizm) ve bencillik. Hedef?
Tüketim. Hayat felsefesi? Doğal iştahları doyurmak. Son hedef? Zevk ve eğlence içinde bir hayat. İnanç, ideal, aşk? Varlığın anlamı? Onları da unutuver canım! - (Ali için ) "Toplumsal güç elinde değil iken sükut eden ve güce kavuşunca muhafazakarlaşmayıp aksine devrimcileşen tek insandır"
- " İnsanın eşyadan daha fazla faydalanmasını sağlamak bilimin tek amacı olamaz"
- Ya parolalar? Liberalizm! Yani duygusuzluk. Demokrasi! Yani "senin nasibini zaten ayırmış olanları seçmek!" Hayat mı? Maddi varoluş.
Ahlakiyat mı? Fırsat kollayıcılık(opportünizm) ve bencillik. Hedef?
Tüketim. Hayat felsefesi? Doğal iştahları doyurmak. Son hedef? Zevk ve eğlence içinde bir hayat. İnanç, ideal, aşk? Varlığın anlamı? Onları da unutuver canım! - (Ali için ) "Toplumsal güç elinde değil iken sükut eden ve güce kavuşunca muhafazakarlaşmayıp aksine devrimcileşen tek insandır"
- " İnsanın eşyadan daha fazla faydalanmasını sağlamak bilimin tek amacı olamaz"
- Tarih boyunca başkaları gelip ekmeğini talan etsin diye,açın açlığını hakim kılmak için kurulan,fakirliği üreten ve onun bekçiliğini yapan bir din hakkındaki yargılarımız hiç şüphesiz doğrudur. Ancak nasıl olur da Ebuzer'i yetiştiren din hakkında da aynı şeyi düşünürüz? Ebuzer, İslam'ın o tertemiz, parlak ve mükemmel çehresi; Paygamber'in yetiştirdiği şahsiyet, hiçbir şeyi olmayan Ebuzer. Sahip olduğu her şey bu fabrikanın,bu kitabın ve bu öğretinin ürünüydü. İşte bu dinin inşa ettiği bu kişi şöyle der: ''Evinde yiyecek bir şey olmadığı halde, kılıcını çekip de insanlara saldırmayan kimseye şaşarım!''
- "İrfanî metinlerimiz, ?İslamî ibadet' adıyla elimizde bulunan şekillerle birlikte, toplu olarak bilinçli bir şekilde bize öyle bir egzersiz bağışlıyor ki, bu egzersiz ruhumuzu her günkü yaşam bataklığına düşmekten, tüketim-perestlikten, lüks-perestlik ve alçak rekabetler içerisinde hapsolmaktan kurtarır... Victor Hugo ne diyor: ?Sonsuz küçük, sonsuz büyük karşısında yer alıyor.' Nerede? Namazda!"
- "İbadetten maksat, insanla Allah arasında sürekli devam eden varlıksal birleşme ve bağlılıktır. Allah, anlam, güzellik, hedef, amaç, iman ve bütün insani değerlerimizin kaynağıdır. Onsuz her şey boş, anlamsız, saçma, zelil bir bataklığa düşer. Bugün ibadetin rolü dün ve evvelki günden daha çoktur."
- "Peygamber Mescidi'nin beş-altı kapısı var. İmam namaza durmuş, mescidin tamamı saf tutan cemaatle dolu... Herkes bu namaza bağlanmıştır... Topyekün ümmet eğiliyor, topyekün dalgalanıyor. Bu durum öyle bir gerçeklik yaratıyor ki, hiçbir duygu-düşünce onun yerini tutamaz. Bu harekette bulunan insan, yeryüzündeki bütün İslam varlığıyla dost olduğunu ve uyum içerisinde bulunduğunu hissediyor. Bundan dolayı dünyada ?Biz' duygusuna sahip oluyor."