- Üslubunuzun klasikliği çağımıza biraz aykırı değil mi? - Bence bunun bir önemi yok. Çünkü beni okuyan kimseler, beni bir nevi lüzum üzerine okuyorlar. Kabaca dile getirirsek, sorunları olan kimseler bunlar; aldığım mektuplardan görüyorum bunu. Bunlar depresyonlu, içi içini yiyen, saplantılı ve mutsuz kimseler. Ve onlar üsluba o kadar da dikkat etmezler. * * * Mesela bütün hayatım boyunca ölüm fikri musallat oldu bana; ama bundan söz etmiş olmam sayesinde... ölüm fikri bana hala musallat, ama daha az. Bunlar çözemeyeceğimiz meseleler, haklı saplantılar bunlar; saplantı değil, muazzam gerçeklikler... İntihar üzerine yazdım, ama her defasında açıkladım: İntihar üzerine yazmak intiharı alt etmektir. Bu çok önemli. * * * Benim için, intihar etmeyen her tip bir anlamda fuhuş yapmaktadır. Fuhuşun dereceleri vardır. Ama her işin kaldırım işiyle bir benzerliği vardır. * * * Ama rıza gösterildiği ve yaşamak için -ya da diyelim ki kendini öldürmemek için- koşuşturulduğu andan itibaren tavizler verilir. Bunu da sahtekarlık diye adlandırıyorum. * * * Ama aslını söylemem gerekirse, roman okumaktan neredeyse acizim. Neredeyse aciz. (...) Yıllardan beri, on beş-yirmi yıldır roman okuyamıyorum. Buna karşılık, dünyada benim kadar çok hatırat, anı kitabı okuyan az kişi vardır. * * * - Bütün bu hatıratlarda sizi büyüleyen neydi? - Biliyor musunuz? Bir varoluşun nasıl bittiğini de görmek bu. Nasıl dımdızlak kalındığını. Her varoluşta. Biraz marazi bu. Ve de bir tipin yanılsamalarını nasıl yitirdiğini. Şimdi bitti; artık bunlardan çok okumuyorum. * * * Daha önce dediğim gibi bir yaşamöyküm olmamasına rağmen, yaşadım. Nietzsche bir yalnızdı... Aslında bütün bu şeyleri ancak uzaktan tanıdı. (...) Varlıklarla düşüp kalkmadı. Çok yoğun bir biçimde yaşadı. Muazzam bir deha. Ama büyük bir şehirde yaşayan, varlıklarla düşüp kalkan tipin bezginliğini tanımadı. Bense bunu yaşıyorum. (...) Ama Nietzsche saf bir tipti, her yalnız gibi. (...) Ben toplum içinde yaşamadım, ama çok insan tanıdım; her şeye rağmen insan varlığı hakkında büyük bir tecrübem var. Nietzsche'de bu yoktu. (...) Bütün yalnızlar gibi saftı. Ama varlıklar arasında varolan bütün çatışmaları, işin içyüzünü yaşamadı; bütün bunlar da yalnız yaşamış olmasındandır. Doğal bir biçimde tahmin etti, bunun üzerine çok kafa yordu. Fakat insanın hakiki tecrübesini Chamfort'da, ya da La Rochefoucauld'da buluruz. Nietzsche kitabi bir biçimde değil de, toplum içinde yaşamış olsaydı, şeyleri hemen hemen onlar gibi görürdü. Çünkü o yaşamadı. * * * Nihai felakete inanıyorum. Az zaman sonra. Hangi biçimi alacağını bilmiyorum, ama kaçınılmaz olduğundan katiyetle eminim. Her tür öngörü riskli ve gülünçtür. Ama bunun kötü bir dönemeç olduğu ve de iyi bitemeyeceği çok iyi hissediliyor. (İnsanın giriştiği her şey bölümünden)
Diğer Emil Michel Cioran Sözleri ve Alıntıları
- Hiçlik karşısında her kelimeyle bir zafer kazansak bile, onun zorbalığına daha da fazla maruz kalmamıza yol açar bu. Etrafımıza saçtığımız kelimeler oranında ölürüz... Konuşulanların sırrı yoktur. Ve hepimiz konuşuyoruz. Kendimize ihanet eder, kalbimizi teşhir ederiz; her birimiz dile gelmezliğin celladıyızdır; her birimiz sırları, en başta da kendi sırlarımızı yok etmek için yırtınırız.
- Hiçlik karşısında her kelimeyle bir zafer kazansak bile, onun zorbalığına daha da fazla maruz kalmamıza yol açar bu. Etrafımıza saçtığımız kelimeler oranında ölürüz... Konuşulanların sırrı yoktur. Ve hepimiz konuşuyoruz. Kendimize ihanet eder, kalbimizi teşhir ederiz; her birimiz dile gelmezliğin celladıyızdır; her birimiz sırları, en başta da kendi sırlarımızı yok etmek için yırtınırız.
- Eğer dünyadaki konumumuzu doğru olarak anlayabilseydik; eğer kıyaslamak, yaşamaktan ayrılmaz olsaydı, mevcudiyetimizin ufaklığının açığa çıkması bizi ezerdi. Ama yaşamak kendi boyutlarına karşı körleşmektir.
- Bütün cinayetlerin sorumluluğu tapma gücündedir: Bir tanrıyı yakışıksızca seven kişi, başkalarını da onu sevmeye zorlar, buna razı olmazlarsa onları yok etmeye de hazırdır. Hiçbir hoşgörüsüzlük, ideolojik taviz vermezlik veya din yayıcılığı yoktur ki, şevkin hayvani temelini açığa vurmasın.
- Hakikaten yalnız varlık, insanlar tarafından terk edilmiş olan değil insanlar arasında acı çekendir.
- Anlar birbirini izler: Bir kapsamları olduğu yanılsamasına, ya da bir anlamları olduğu hayaline kapılmak için hiçbir sebep yoktur; cereyan ederler; seyirleri bizim seyrimiz değildir; sersem bir algıya hapsolmuş bir şekilde akışını seyre dalarız onların.
Zaman boşluğunun önünde yürek boşluğu: Karşı karşıya, birbirlerine yokluklarını yansıtan iki ayna, aynı hiçlik görüntüsü... Hayalperest bir budalalığın etkisi altındaymış gibi, her şey aynı seviyeye gelir: Artık doruklar da yoktur, uçurumlar da... Yalanlardaki şiir, bir muammanın dürtüsü artık nerede keşfedilir? - Cani özgürlüğünü sınırsız bir şekilde kullanır ve gücünün fikrine karşı koyamaz. Başkalarının hayatına son verme konusunda, o da her birimizle aynı düzeydedir. Eğer düşüncede öldürdüklerimiz hakikaten yok olsalardı, yeryüzünde kimse kalmazdı. İçimizde çekingen bir cellat, hayata geçmemiş bir katil taşırız. İnsan öldürme eğilimlerini kendilerine itiraf etme cüreti olmayanlar da cinayetlerini rüyalarında işlerler, kabuslarını cesetlerle doldururlar.
- İnsan kendini Şeytan'da çok fazla bulduğu için O'na tapamaz; ondan bilerek nefret eder; kendinden yüz çevirir ve Tanrı'nın yoksul vasıflarını ayakta tutar.
- Etrafımıza saçtığımız kelimeler oranında ölürüz. Konuşanların sırrı yoktur. Ve hepimiz konuşuruz. Kendimize ihanet eder, kalbimizi teşhir ederiz; her birimiz dile gelmezliğin celladıyızdır; her birimiz sırları, en başta da kendi sırlarımızı yok etmek için yırtınırız.
- Günlere tutunuyoruz, çünkü ölme arzusu fazla mantıksaldır, bundan dolayı da işe yaramazdır.