- Sana bir Varsak koşması çalayım! dedi. Kavu� - AlıntıSöz

- Sana bir Varsak koşması çalayım! dedi. Kavuşamayıp da ölen yavukluların koşmasını... Üflemeye başladı. Önce çok hafif bir ses çıkıyordu. Yavaş yavaş ses yükselip durulaştı ve perde perde geniş çayırlığa yayılan ses Deli Kurt'un gönlüne akmaya başladı. Şimdi o, sevişip de kavuşamayan yavukluları görür gibi oluyordu. Kız, kavalı öyle dile getiriyordu ki, onun ezgilerinden taşan manayı anlamaya imkan yoktu. Nasıl ediyordu da inceden kalına bu kadar sesi çıkarabiliyordu? Gözlerini kavala dikti. Kızın parmakları kavalın delikleri üzerinde o kadar çabuk gidip geliyordu ki, bunu başka hiç kimse yapamazdı. Çaldı, çaldı... Kendi ruhunun bütün taşkınlıklarını kavala vermiş gibi duyarak, coşarak, bilerek çaldı. Deli Kurt, artık Gökçen'i de, yeşil yamacı da, koyunları da görmüyordu. Bir ses dünyasında en güzel ahenkler içinde sanki kaybolup gitmişti. Neredeyse tatlı bir uykuya dalıp kendinden geçecekti ki, birden yeni bir ürperişle Gökçen'e baktı. Şimdi kaval çalmıyor, en keskin şaraptan daha çok baş döndüren sesiyle, büyülü bir sesle türkü söylüyordu: Şu dağların meşesi gönlüm, Billur şişesi gönlüm! Yanıklık kemiğe işledi, Ateş düşesi gönlüm, Bıçak deşesi gönlüm, Kılıç üşesi gönlüm!... Kız sustu. Fakat Deli Kurt, türküyü hala gönlünde duyuyordu. O nasıl sesti ki? Onu bir duyan bir daha unutabilir miydi?

Diğer Hüseyin Nihal Atsız Sözleri ve Alıntıları