- Millî ülkülerde azdan çoğa doğru üç dönem vardır: İstiklâl, birlik, fütuhat. Millî ülkünün ilk dönemi istiklâl kazanmaktır. Müstakil olmayanlar istiklâllerini kazanmak, kazanmış olanlar da bunu muhafaza edip sağlamlaştırmak düşüncesi ardında koşarlar. İrlandalılar sekiz yüzyıldan beri istiklâl için uğraşıyorlardı. Küçük bir millet oldukları halde fedakârlıkları sayesinde koca İngiltere'nin elinden istiklâllerini zorla söküp attılar. Estonlar, Letonlar, Litvanlar asırlardan beri istiklâl rüyası görüyorlardı. İlk cihan savaşından sonra ülkelerine kavuşmuşlardı. 1940'ta kaybettikleri istiklâli yeniden elde etmek için şimdi içerde ve dışarda azimle çalışıyorlar. Eskiden müstakil olup 150 yıl önce istiklâllerini kaybetmiş olan Lehliler büyük fedakârlıklardan, kanlı ihtilâllerden sonra ilk cihan savaşı sonunda istiklâllerini kazanmışlardı. 1939'da istiklâli yeniden kaybettiler. Fakat sanki hiçbir şey olmamış, o kadar felâketi onlar yaşamamış gibi yeniden istiklâl davası arkasındadırlar. Bir yandan çete savaşlarıyla millî ruhu ayakta tutmaya çalışırken bir yandan da dışardaki teşkilatları vasıtasıyla her fırsattan faydalanarak istiklâllerini kurtarmaya çabalıyorlar. Hindistan, Pakistan, Birmanya, İndonezya da aynı yolun yolcusu olarak, aynı gayeler için kan dökerek nihayet emellerine kavuştular. İstiklâl uğrundaki savaşın en tipik örneğini Yahudiler vermiştir: Esâretleri yirmi asrı geçen, dünyanın her tarafına dağılarak bir anayurtları kalmayan ve dillerini de kaybeden Yahudiler, istiklâl sevkitabiisinin tesirinde olarak yaptıkları uzun ve yıpratıcı mücadeleden sonra millî ülkünün ilk merhalesine erdiler. Bugün, milletlerin çoğu müstakil olduğu için millî ülkünün bu ilk merhalesi ardında koşan milletler azdır. Millî ülkünün ikinci merhalesi birliktir. Yani bir milletin bütün fertlerinin tek bayrak altında tek devlet hâline gelmesidir. İstiklâlini kazanmış olan her milletin ilk işi yabancı hâkimiyet altında kalmış olan uruktaşlarını kurtarma yollarını aramaktır. Yahut bir millet birkaç ayrı devlet hâlinde siyaseten müstakilse bunların birleşmesi için siyâsî ve askerî faaliyette bulunmaktır. On dördüncü asırda Türkiye Türkleri yirmi, otuz ayrı hükûmetle idare olunuyordu. Birleşme kanunu dolayısıyla bunlar bir buçuk asır birbirleriyle çarpıştılar. 151'te birliği tamamladılar. İtalya da aynı şekilde hareket ettikten sonra gözünü yabancı hakimiyeti altında kalmış olan İtalyanlara çevirdi. İlk cihan savaşında İtalya'nın müttefiklerine ihaneti, Avusturya idaresinde yaşayan birkaç yüz bir İtalyan'ı kurtarmak içindi. İkinci cihan savaşında Fransa ve Yugoslavya ile yaptığı savaşlarda o iki ülkedeki birkaç yüz bin İtalyan için yapıldı. Ayrı müstakil devletler hâlinde yaşayan Almanlar 1870'te yaptıkları büyük bir atışla siyasî birliklerini anaçizgileriyle kurduktan sonra bunu tamamlamak için 1938'de başlayan bir seri hamleler daha yaptılar. Gerçi bu büyük işi başaramadılar. Fakat başarmalarına ramak kalmıştı. Bugün Avusturya ayrılmış ve Almanya da iki ayrı parçaya bölünmüş olduğu halde Alman önderlerinin bir birlik ardında koştukları görülmektedir. Hatta, Batı Almanya Meclisinde Doğu ile birleşmek konusu üzerine sözler söylenirken bazı milletvekilleri Avusturya ile de birleşmek istediklerini haykırarak açığa vurmuşlardır. Romen Birliği, Eflak ve Boğdan Beyliklerinin birleşmesiyle başlamış ve Romanya bundan uruktaşlarını kurtarmak için 1913, 1914-1918 ve 1941 savaşlarına girmiştir. Finler, Rusya idaresinde bulunan Karalya Finlerini kurtarmak için Almanya'nın yanında savaşa girmişlerse de kaybetmişlerdir. Fakat ilerde mutlaka kazanacaklar ve büyük Finlandiyayı kuracaklardır. Macarların, Bulgarların, Sırpların, Yunanlıların da son asırdaki tarihlerinde aynı kanunla hareket ettiklerini vukuat pek açık olarak göstermiştir. Bazı çok yeni ve zayıf, askerî kudreti sıfır derecesinde veya kültür seviyesi çok aşağı olan milletlerde de aynı kanunla hareket edildiğini görüyoruz. Meselâ Efganistan aşağı yukarı 10- 12 milyonluk geri bir memleket olduğu halde 100 milyonluk Pakistan'la davâlıdır. Pakistan sınırları içinde yaşayan ve Peşto yani Efgan dili konuşan uruktaşlarını istiyor. Yanında müttefikleri olduğu hâlde Yahudilere yenilen Mısır ise İngiltere'den Sudan'ı ve Trablus'la Bingazi'yi istiyor. Bütün nüfusu 400 bin kişi bile olmayan Ürdün Beyliği, Suriye ve Filistin'in hepsini istiyordu. Bu kadarını elde edemedi ama Yahudilerden arta kalan Filistin parçasını eklemesini becerebildi. Habeşistan, Eritreyi istemektedir. Yahudiler ise millî birlik için Irak ve Yemen'deki yüz bine yakın Yahudiyi uçaklarla İsrail'e taşıdılar. Millî ülkünün üçüncü merhalesi ise fütuhattır. Çünkü millî birliğini tamamlamış olan milletler kendi soylarını yeryüzüne yayıp hâkim kılmak için istilâ ve fütuhat yapmak mecburiyetindedirler. Hattâ bir millet bazen kendi millî birliğini tamamlamadan önce de fütuhata başlayabilir. Meselâ Osmanlılar Türkiye'deki Türk birliğini tamamlamadan önce Avrupa'da geniş fütuhat yapmışlardı. İtalyanlar ve almanlar da millî birlik işi bitmeden önce sömürge fetihlerine kalkışmışlardır. Fakat böyle tek istisnâlar umumî kaideyi bozmaz. Üçüncü Cihan Savaşı, millî birliklerini tamamlamış olan Alman, İtalyan, Japon ve Rusların üçüncü merhaleye varmak gayretlerinden başka bir şey değildir. Şimdi yalnız Rusya bu yolda yürümek istiyor ve tabiî bir sonuç olarak başkalarının mukavemeti ile karşılaşıyor. Başka millî ülkülerin muzaffer oluşu da yakında Rusya'yı çökertecektir...
Diğer Hüseyin Nihal Atsız Sözleri ve Alıntıları
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- "Ummadık yerden gelen iyilik ve nezaket insanları daha çok sarar ve sarsar."
- "Acizleri layık olmadıkları mevkilere geçiren bir devlet batar!"
- "Bana insanlardan mı bahsediyorsun?" demişti. "İnsanlar mazide ve tarihin yaprakları arasında kaldılar. Bu gördüklerin birer karikatürden başka bir şey değildir."
- "Hakikaten şu insanlar pek müz'iç mahluklardı. Kendi akıllarının üstünlüğüne inanarak başkasına öğüt vermekten vazgeçmiyorlar, fakat kendi gülünçlüklerini, zavallılıklarını da bir türlü idrak edemiyorlardı."