(...) Kalabalığın arasından çıkan bir adam elindeki kartviziti kapıdaki görevliye uzatır: Şeyyy, bunu size vermemi istediler... Daha önce uzattığı kartviziti okuduğu hiç kimseyi içeri almayan görevli, göz attığı kartvizitte klasik bir istekle karşılaşır: Kart hamili yakınımdır, maça alınmasını rica ederim.
Karşısındaki adamı kovmadan önce ne olur ,ne olmaz diyerek kartın arka yüzünü çeviren görevlinin gözleri, okuduğu isim karşısında fal taşı gibi açılır: Beyefendi sizi Altan Erbulak mı gönderdi?
Bir arkadaşının eline kartvizitini vererek maça gönderen Altan Erbulak'tır. Görevli, Siz lütfen içeri buyurun diyerek ünlü sanatçının arkadaşını Basın ve Şeref Tribünü'nün kapısından içeri alır. Haliyle de, elinde bir kartvizit olduğu halde maça alınmayanlar homurdanır. Kapıdaki adam sert çıkar: Duymadınız mı yahu, adam Altan Erbulak'ın yakını
O gün, kapıdan içeri giren adam Altan Erbulak'ın ta kendisidir!
Bir önceki Fenerbahçe-Galatasaray maçına giden Altan Erbulak, gazeteci kimliğiyle Basın ve Şeref Tribünü'nün kapısından içeri girerken, aynı görevli tarafından durdurulur...
Ünlü sanatçı Ben, Altan Erbulak dese de, görevli karşısında duran 1.64 boyundaki adama bakarak şunu söyler: Sahtekar, koskoca Altan Erbulak böyle mi olur?
Altan Erbulak, tarihimizde, kendi kartvizitiyle kendine torpil yapan tek insandır!
Diğer Sunay Akın Sözleri ve Alıntıları
- Kızılderililerin topraklarını işgal eden beyaz adam kuzeye doğru ilerlediğinde yakaladıkları av hayvanlarını pişirmeden yiyen bir toplulukla karşılaşır ve onlara "çiğ et yiyen" anlamına gelen "Eskimo" adını verir. Eskimolar kendi dillerinde adları ise "İnnuit(insanlar)" tir
- Altın aramaya gelen gemicilerin arasında gezinirsek yelkenleri söken bir adamla karşılaşırız. ilk bakışta, topraklarını işga edilmesine kızan bir kızıldereli sanılsa da, yanına yaklaşıldığında yelkenleri sökenin "Loeb" adında göçmen olduğu anlaşılır. 1847 de Amerika'ya gelen 20 yaşındaki delikanlı, Baveryalı yahudi bir ailenin çocuğudur. babası yetersiz beslenme sonucu kaybeden genç adam "yeni dünya"ya adım atar atmaz adını yeniler: Levi Strauss!
- Köyde "squaw" denilen, bir Kızılderili kadınla evlenip kabileler arasında yaşayan beyaz erkekler de bulunuyordu. Ama onların da sonu farklı olmaz: "otuz, kırk kadar Squaw korunmak için bir çukura sığınmışlardı, 6 yaşındaki küçük bir kızın eline bir sopaya bağlanmış beyaz bayrak vererek ortaya saldılar;kızcağız daha birkaç adım atmıştı ki vurulup düştü. Daha sonra o çukurdaki bütün Squaw'lar ve dışarıda kalanlar hep öldürülürler. Squaw'lar en ufak bir direnme göstermiyorlardı. gördüğüm bütün Kızılderililerin kafa derileri yüzülmüştü. karnı ortadan yarılmış bir Squaw kadını, yanı başında henüz doğmamış bir çocuğuyla yerde yatıyordu.
- "Oyuncakları çocuklarına düşleri, hayalleri çoğalsın diye değil, oyalansın diye alan bir milleti oyalamak, ne kadar da kolay oluyor!"
- Bayram yerinde canlandırılırken
kentin kurtuluşu
ayakları kesilen gazi
hiç düşünmeden
değişir madalyasını
çorap kokusuna - Oyuncak Müzesi'nin bahçesi için bir Atatürk heykeli düşünüyorum: Bir ağaç dalına asılı salıncakta oturmuş, gülümsüyor... Tıpkı, 28 Kasım 1930'da, Ege vapurunun güvertesinde çekilen fotoğrafındaki gibi...
Salıncaktaki Atatürk'ü sallamak için ağacın ve dolayısıyla heykelin bulunduğu alana yalnızca çocuklar girebilir.
Çocukların salladığı bir Atatürk heykeli...
Çocuklar dedim, çünkü bir onların elleri kaldı kirlenmemiş! - Kızılderililerin topraklarını işgal eden beyaz adam kuzeye doğru ilerlediğinde yakaladıkları av hayvanlarını pişirmeden yiyen bir toplulukla karşılaşır ve onlara "çiğ et yiyen" anlamına gelen "Eskimo" adını verir. Eskimolar kendi dillerinde adları ise "İnnuit(insanlar)" tir
- Altın aramaya gelen gemicilerin arasında gezinirsek yelkenleri söken bir adamla karşılaşırız. ilk bakışta, topraklarını işga edilmesine kızan bir kızıldereli sanılsa da, yanına yaklaşıldığında yelkenleri sökenin "Loeb" adında göçmen olduğu anlaşılır. 1847 de Amerika'ya gelen 20 yaşındaki delikanlı, Baveryalı yahudi bir ailenin çocuğudur. babası yetersiz beslenme sonucu kaybeden genç adam "yeni dünya"ya adım atar atmaz adını yeniler: Levi Strauss!
- Köyde "squaw" denilen, bir Kızılderili kadınla evlenip kabileler arasında yaşayan beyaz erkekler de bulunuyordu. Ama onların da sonu farklı olmaz: "otuz, kırk kadar Squaw korunmak için bir çukura sığınmışlardı, 6 yaşındaki küçük bir kızın eline bir sopaya bağlanmış beyaz bayrak vererek ortaya saldılar;kızcağız daha birkaç adım atmıştı ki vurulup düştü. Daha sonra o çukurdaki bütün Squaw'lar ve dışarıda kalanlar hep öldürülürler. Squaw'lar en ufak bir direnme göstermiyorlardı. gördüğüm bütün Kızılderililerin kafa derileri yüzülmüştü. karnı ortadan yarılmış bir Squaw kadını, yanı başında henüz doğmamış bir çocuğuyla yerde yatıyordu.
- "Oyuncakları çocuklarına düşleri, hayalleri çoğalsın diye değil, oyalansın diye alan bir milleti oyalamak, ne kadar da kolay oluyor!"