Tanrım!Hapishane ne kadar utanç verici bir şey!Her şeyi kirleten bir zehir var orada.Orada bir kuş buluyorsunuz,kanadında çamur var;güzel bir çiçek alıyorsunuz elinize,kokluyorsunuz onu:Pis kokuyor.
Her şey o kadar pis o kadar karanlık ve tozluydu ki yoksulların cenaze arabası bile bunun yanında saltanatlı kalırdı.
Ölüm ruhumuzu ne hale getiriyor kim bilir?Onu ne hale sokuyor?Ondan aldığı veya ona verdiği nedir?Etten gözler veriyor mu ona arada sırada,dünyaya bakması ve de ağlaması için ?
Lâl rengi o tatlı dudaklardan çıkan bütün bu korkunç sözler,ne kadar da iğrenç!Bir gülün üzerinde gezinen bir salyangozun ardında kalan sümük izlerine benziyor sanki.
Bir hücrede prangaya vurulmuş bedenim; ruhum bir tek düşünceye hapsedilmiş. Korkunç, acımasız, yürek yakan bir düşünce! Artık önümde tek bir düşünce, tek bir yargı, tek bir gerçek var: idama mahkum olmak!
Peki, neden olmasın? ?İnsanlar,? hangi kitapta okudum bunu bilemiyorum, ama yalnızca iyi şeylerden söz eden bir kitapta, ?bütün insanlar günü belirsiz bir ölüme mahkumdurlar,? diye bir cümle okumuştum. Peki, o halde, benim için değişen ne vardı ki?
Ne kadar içten ve temiz yürekli olursak olalım, bu temizliğin üzerinde küçük bir yalanın çatlağı vardır.
İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkümdurlar..
Ne yazık! Dünyada sadece tek bir varlığı sevmek , onu bütün kalbiyle sevmek ve karşınızda durup size bakar, cevap verir, konuşurken,sizi tanımadığını fark etmek! Sadece onun tesellisine ihtiyaç duymak ve bunu yapması gerektiğinden habersiz olan tek kişi olduğunu anlamak!
İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar.
Metin Altıok
H. G. Wells
Carlos Fuentes
Laurent Gounelle
Bülent Parlak
Ahmet Ümit
John Flanagan
Yusuf Atılgan
Jack London
Sir Arthur Conan Doyle