- "Yoruldum, patron.Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum.Yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım. Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri. İnsanların birbirine kötü davranmasından bıktım. Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım. Çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor. Anlıyor musun? Karanlıktan korkuyorum patron lütfen ışığı kapatma??
- "Gidiyor," dedi. Gidiyor. Eskilerin ölmekte olan bir kişiyi değil de, yaşamdan kopmaya başlamış birisini tanımlamak için kullandıkları söz.
- "Anılarımdan bazıları çok korkunç, ama yine de, tıpkı kalemtraşın kalem ucunu sivrilttiği gibi, bunların da belleğimi ve bilincimi keskinleştirdiğini hissediyorum. Bu da acılara dayanma gücü sağlıyor."
- "Acının yüzümüzde nasıl iz bıraktığına ve bir aile gibi görünmemizi sağladığına tanık olmak ne garip."
- "İnsanlar anlayamadıkları şeyleri böyle yaparlar; unutuverirler. Hiçbir anlamı olmayan şeyleri hatırlamak insana fazla yarar sağlamaz."
- "Bir kez daha yaratamadığımızı yok etmeyi başarmıştık..."
- "Bazen neden yoktur. Asıl korkunç olan da bu..."
- "Onları sevgileriyle öldürdü," dedi John. "Birbirlerine olan sevgileriyle. Nasıl olduğunu anlıyor musun?"
- Dünyanın dişleri vardı ve ne zaman isterse ısırabilirdi seni. Trisha McFarland, bunu dokuz yaşındayken keşfetti.
- Hayat çok hüzünlü olabiliyor gibi geldi ona ve çoğunlukla da öyleydi zaten.