- " Karım benim! Nefesinin balını emen ölüm güzelliğine el sürememiş daha; sen yenilmemişsin güzellik sancağı daha kıpkızıl dudaklarında, yanaklarında; solgun ölüm bayrağı çekilmemiş. "
- " Ey gözler, son kez bakın! Ey kollar son kez kucaklayın! Ve siz, ey dudaklar, nefes kapıları, hakka uygun bir öpüşle mühürleyin aç gözlülüğümle yaptığım bu süresiz anlaşmayı! "
- " Gel acı ilaç, gel ey tatsız kılavuz! Ey umutsuz kaptan, deniz tutmuş şu yorgun tekneyi yalçın kayalara bindiriver artık! Sevgilimin şerefine! "
- " Ey doğru sözlü eczacı! Gerçekten çabuk etkiliyor ilaçların. İşte ölüyorum, bir öpücükle... "
- " Nasıl ayırdederim bir bakışta;
Seveni sevmeyenden?
Külahından, tozlu çarıklarından,
Elindeki değnekten.
Öldü, güzel sultanım çoktan öldü.
Öldü, gömüldü bile.
Başında yemyeşil otlar büyüdü,
Taşı dikildi bile.
Ne olur dinleyin!
Ak kefenler giyindi kardan beyaz,
Sarıldı çiçeklere.
Arar arar sevdiğini bulamaz,
Ağlayanlar içinde. " - Yıldızların ateşten oluştuğundan şüphe edebilirsin
Güneşin döndüğünden de şüphe edebilirsin
Gerçeğin yalancı olduğundan da şüphe edebilirsin
Ama hiç bir zaman şüphen olmasın sevgimden... - Yorgun argın, alırım yatağımda soluğu:
Yatak, yol yorgunluğuna en hoş dinlenme yeri,
Ama bu sefer başlar aklımın yorgunluğu,
Kafam çırpınır, gövdem bitirmişken işleri. - Eğer iyi olanı yapmak, bilmek kadar kolay olsaydı, köy kilisesi katedrale, yoksulun kulübesi de kral sarayına dönerdi.
- Eğer bu parayı vereceksen,
Dostuna veriyormuş gibi verme;
Adi bir demir parçası karşılığı
Dostun dosttan faiz aldığı nerde görülmüş?
Paranı düşmanına veriyor gibi ver ki,
Gününde geri alamazsan,
Yüzün kızarmadan cezasını ödetesin.