- Ne sen onu, ne o seni anlıyor. Belki anlamak ikinizin de işine gelmiyor. "Tanı, tanı, kendini tanı". İşe başla bir kere bu yönden. Sonra onu da anlayacaksın...
- Hani bazı kulağınızın dibinde çok tanıdığınız bir ses isminizi çağırıverir. Olur değil mi? Pek enderdir. Belki de kendi kafanızın içinden sizin sevdiğiniz, hatırladığınız bir ses, ses olmadan sizi çağırmıştır. Olabilir...
- ?Götürüyorum, havadaki bulutu kovama doldurdum. Götürüyorum...?
- "Nasıl bir dünya mı..? Haksızlıkların olmadığı bir dünya.. İnsanların hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya.. Hırsızlıkların, başkalarının hakkına tecavüz etmelerin bol bol bulunmadığı.. Pardon efendim..! Bol bol bulunmadığı ne demek..? Hiç bulunmadığı bir dünya.
- ?Baktım durdum insanların yüzüne. Hani hikâye yazmak, onlara dair düşünmek için sanma..! Sevmek için, yüzlerine bakarak sevmek için....?
- ?Ayakucuma düşüp kırılan neşemi, gözlerimle topladım....?
- Sevmekten korkuyorum. Başka arzular, ihtiraslarla atıldığım yolda beni avare ve çırılçıplak, başı her manada boş bırakacak yalnız bir şey olduğunu biliyorum ve ondan karanlıktan, riyadan, zulümden, hürriyetsizlikten korkar gibi ürküyorum...
- Toprak, yaz yağmurundan daha bol yağan kadın gözyaşına her nedense her zaman hasrettir...
- ...Saygı duymadık da ne oldu..? Dünyayı birbirine kattık işte... Sofralarımızı, kapılarımızı, gönlümüzü kapadık...
- "Lisanlarını anlamadığımız insanların haletiruhiyelerini keşfetmek hususunda çok aciziz. Onların bizim her günkü konuştuğumuzdan daha başka, daha mühim şeyler konuştuklarını sanırız. Bir müddet onlarla çok alakadar olduğumuz halde biraz sonra onları unutuverir, yine kendimize, lisanımıza ve etrafımıza yani kendi kendimize döneriz..."